| Eşitsizlik arttıkça ,Doğal olarak daha fazla insan çaresiz hale geliyor. | Open Subtitles | وبسببإزديادعدم المساواة، بطبيعة الحال ، يصبح المزيد والمزيد من الناس يائسين |
| Ve Doğal olarak W.E. ile daha çok vakit geçirmiş olurum. | Open Subtitles | و بطبيعة الحال انا اقضي الكثير من الوقت مع دبليو إي |
| Ama tabii ki, siz kendiniz hiç elektrikli sandalyeye oturmadınız. | Open Subtitles | لكن أنت بطبيعة الحال لم تكن قط في كرسي الإعدام |
| tabii ki şok olmuştum ama etrafımda insanlar vardı bu nedenle normal davranmalıydım. | Open Subtitles | كنت في حالة صدمة، بطبيعة الحال ولكن كنت محاطا بالناس لذلك اضطررت للعمل |
| - Hatalı çalışıyorlar. - Elbette. | Open Subtitles | انها معطوبة حسنا ، بطبيعة الحال هى كذلك |
| ''derler ki bu da tabi ki saçmadır, ama yöneticilerin verdiği bahanelerden biridir. | TED | وهو أمر مثير للسخرية بطبيعة الحال , ولكن هذا واحد من الأعذار التي يعطيها المديرين. |
| Bakın, Doğal olarak onların bu toplantılardaki tavırlarıyla haftanın geri kalanındaki davranışları arasında bir fark var, ama bu gerçek bizi hiç de rahatsız etmedi. | TED | الآن، بطبيعة الحال هناك فجوة بين سلوكهم في هذه الاجتماعات وسلوكهم بقية أيام الأسبوع، ولكن الحقيقة أن ذلك لم يزعجنا. |
| Doğal olarak. İşinizi geri almanıza memnun oldum. Sizi tebrik ederim. | Open Subtitles | بطبيعة الحال ، لقد سررت لعودتك إلى عملك ، تهانئى |
| Doğal olarak Alfred Amca'yı göreceğim için çok heyecanlıydım sadece Connecticut nerede bilmiyordum... | Open Subtitles | بطبيعة الحال ، كنت متوترة جدا لرؤية العم ألفريد و حيث أننى لم أكن أعلم أين تقع كونيكتيكات |
| Doğal olarak, onu bir daha asla ciddiye almadı. | Open Subtitles | بطبيعة الحال ، لم تستطع أبداً أن تحترمه مجدداً |
| Saygın bir aptala ihtiyacım vardı ve Doğal olarak ölüm korkusu işbirliğine aşırı derecede boyun eğdirebilecek birini seçtim. | Open Subtitles | لقد كنت بحاجة إلى مغفل محترم و بطبيعة الحال لقد اخترت رجلاً ، ربما يجعله خوفه |
| Doğal olarak, geldiğiniz yeri merak etmekteyiz. | Open Subtitles | بطبيعة الحال ، نحن تواقون جدا لنعرف من أين اتيت. |
| tabii ki erdemsiz bir gencin intiharı trajik bir olay. | Open Subtitles | بطبيعة الحال ، انتحار شاب لا يتمتع بمزايا يعتبر مأساة |
| Aynısının geri dönüşümlü kağıttan olan versiyonu var, tabii ki daha az su çektiği için bundan beşer tane alıyoruz. | TED | أو هناك نفس الشيء، لكن بالورق المعاد تدويره، عليك أخذ خمسة منها لأنها لا تمتص بنفس القدر، بطبيعة الحال. |
| tabii ki, aynı zamanda bu pompalama ekipmanını küçülttü ve sermaye maliyetini de. | TED | وهذا بطبيعة الحال يقلص من معدات الضخ .ومن تكلفة رأس المال الخاص بها كذلك |
| Sonuçlarına gelince... biri tabii ki partnerlerinizi memnun tutmak. | TED | أما بالنسبة للثمن، فهو بطبيعة الحال أن عليك أن تجعل شركاءك سعداء. |
| - Elbette. Çocuklar için en ideali. | Open Subtitles | - بطبيعة الحال إنها آمنة على الأطفال |
| - Elbette. | Open Subtitles | ولكن بطبيعة الحال. |
| - Elbette, makul düzeyde. | Open Subtitles | في حدود المعقول، بطبيعة الحال |
| Bütün bunların kaynağı tabi ki güneş. | TED | ويتلخص كل هذا .. بطبيعة الحال .. في الشمس |
| tabiki bu hala köpeklerle ilgiliydi | TED | هذا الأمر، بطبيعة الحال ، كان يُنفذ مع وجود الكلاب البرية. |
| Bu yüzden dolapları incelemek istiyoruz, elbette ki sizin izniniz dahilinde. | Open Subtitles | لذلك نود أن نلقي نظرة على منهم، بعد إذنكم، بطبيعة الحال. |