| Hikayeyi yayınlayabilir ama Bates'in hikayesi duyulduğunda zaten bir skandal çıkacak. | Open Subtitles | قد ينشر القصة ولكن منزلنا مرتبط بالفعل بفضيحة مع قصة بايتز |
| Kuşaklar boyunca kötü davranış sergilemeyen üyelerden sonra Genovia'da nihayet dünya çapında bir skandal yaşandı. | Open Subtitles | بعد أجيال من الملوك الذين لا يستئون التصرف تحظى جنوفيا بفضيحة عالمية |
| Birkaç yıl önce, bir UFO'nun fotoğrafını açık artırmayla satma hususunda bir skandala karıştı, ama işine sessiz sedasız devam etti. | Open Subtitles | قبل عدة سنين, كان متورطاً بفضيحة تزييف صورة جسم مجهول الهوية, لكنه استمر بادعاء براءته. |
| Roger, şovun sonunda iki kadına birden evlenme teklif ederek oldukça büyük bir skandala neden oldu. | Open Subtitles | روجر تسبب بفضيحة عندما تقدم للزواج ليس لإمرأة واحدة بل لإمرأتين في الحلقة الأخيرة من البرنامج |
| Bana bir skandalı açığa çıkartmaktan başka bir seçenek bırakmadın, ki bu çok lekeleyici bir tane. | Open Subtitles | أنت لا تتركين لي خيار عدا أن اقوم بفضيحة شنيعة جداً |
| Sex skandalına karışan bir garson kız ve bununla gelen bir çok hikaye.Ama insanlar bunu bizden değil başka gazetelerden okuyor ! | Open Subtitles | نادلة تأتى لتطالب بفضيحة جنسية عظيم ، انها قصة ذات أفضل تصنيف ثم يرفض ذلك ، ثمة قصة أخري |
| Olası bir skandaldan sakınmak için onları kovmadı | Open Subtitles | وكان لا يريد أن يتسسب بفضيحة عن طريق تجاهلهم |
| Ve affedilemez bir dikkatsizlik sonucu çıkan bir skandal nedeniyle lekelenmemeli. | Open Subtitles | ولا يجب أن يلوث بفضيحة مسببة من تهور غير مبرر |
| Evden kaçıp, amcasının harcamaları sayesinde, skandal bir evlilik yapan bir kızın küçük yaştaki ablası, bu beraberliği engelleyemez. | Open Subtitles | أتظنين أنه يمكن إعاقته بواسطة امرأة دنيئة الأصل و الذي سبب فرار أختها مع عشيقها بفضيحة زواج اضطراري و تم تنفيذه على نفقة خالك |
| Evden kaçıp, amcasının harcamaları sayesinde, skandal bir evlilik yapan bir kızın küçük yaştaki ablası, bu beraberliği engelleyemez. | Open Subtitles | أتظنين أنه يمكن إعاقته بواسطة امرأة دنيئة الأصل و الذي سبب فرار أختها مع عشيقها بفضيحة زواج اضطراري و تم تنفيذه على نفقة خالك |
| Bizi saf dışı bırakmak yeni saltanat döneminde bir skandal olarak anılacaktır. | Open Subtitles | إذا اُقصِينا سيبدأ حكم جديد بفضيحة |
| "Colonia Dignidad'dan kaçırılan fotoğraflar, beynelmilel yayınlandı ve büyük skandal yarattı. | Open Subtitles | "تم نشر الصور المسربة داخل (كولونيا دجنيداد) عالمياً مما تسبب بفضيحة كبرى" |
| Böyle bir skandala karışmasını hiç istemem. | Open Subtitles | وأكره ان ينشغل بفضيحة من نوع ما |
| Yine de değersiz görülürüm. Adım skandala karışmış olur. | Open Subtitles | سيشوّه ذلك سمعتي وأكون موصوماً بفضيحة. |
| Scott, şirketin başka bir skandala daha izin vermeyeceğini biliyor. | Open Subtitles | (سكوت) يعلم أن الشركة لن تسمح بفضيحة أخرى |
| Yeğenim beş dakika kraliçe oldu ve taç şimdiden skandala büründü. | Open Subtitles | إن (إبنة أختي) ما إن أصبحت ملكة لمدة خمس دقائق حتى أٌحيط التاج بفضيحة |
| Bu sadece skandalı ortaya çıkan belirli üst düzey politikacılar hakkında değil. | TED | لا تخص القضية سياسي بارز بحد ذاته فقط تم القبض عليه متلبساً بفضيحة ، |
| Babam skandalı önemsemez. O bir senatör. | Open Subtitles | أبي لا يمانع بفضيحة صغيرة إنه سيناتور |
| Graham Resnick'ı skandalı örtbas etmesiyle işin içinden çıktı. | Open Subtitles | الآن هو عرف بفضيحة جراهام رينسك |
| Etrafa biraz para yedireceğim diye bir rüşvet skandalına karıştı. | Open Subtitles | حاول دفع المال و تورّط بفضيحة رشوة |
| Bana bir skandaldan söz etmiştiniz, Bay von Bohm. | Open Subtitles | لقد وعدتني بفضيحة |