| Ve bu yüzden, onun varlığını daha derin bir şekilde hissediyorsunuz. | TED | وبسبب هذا ستشعر بوجودها الإنساني بكل عمق |
| Bu gezegendeki biyomların en büyüklerinden biri ve birkaç on yıl öncesine kadar varlığını bile bilmiyorduk. | TED | وهذه أحد أكبر الكتل الحيوية على الكوكب. إلا أننا لم نكن نعلم بوجودها سوى قبل عقود قليلة من الزمان. |
| 10 farklı şekilde varlığından bile bihaber olduğum kurumlar hesabı işaretlemiş. | Open Subtitles | إنه مُعلّم من عشر طرق مختلفة بوكالات لا أعلم حتى بوجودها |
| Mektubun varlığından haberi olan ya iki ya üç insan var. | Open Subtitles | لأن هناك شخصين أو ثلاثة فقط في العالم يعلمون حتى بوجودها |
| Gördüğünüz gökyüzünü, var olduğunu bildiğimiz her diğer canlı ile paylaşıyoruz. | TED | والسماء التي نراها نشاركها مع كل الأحياء الأخرى التي نعرف بوجودها. |
| Her birinizde sahip olduğunuzun farkında olmadığınız bilgiler olduğuna inanıyorum. | Open Subtitles | أظن أن لديكم جميعاً معلومات لا تعون بوجودها |
| Rüzgar ne zaman ağaçlar arasında gezinse, varlığını hissediyorum. | Open Subtitles | كلما تحركت الرياح خلال الأشجار أشعر بوجودها |
| Üzgünüm, metaforunun kurallarını onun varlığını kabul ederek ihlal ettin. | Open Subtitles | أنا آسف ,لقد انتهكت شروط مجازك باعترافك بوجودها, أنا خارج الأمر |
| varlığını yok sayıp, sana dokunmasına izin vermeyip, ta ki yaşama isteğini kaybedene kadar ruhunu parçalara ayırmıyorsun? | Open Subtitles | لا تعترفي بوجودها و لا تدعيها تلمسك، و بالتدريج قللي من قيمتها حتى تفقد رغبتها بالعيش |
| Onun varlığını hissedebilirim peki ya sen? | Open Subtitles | ليس أنت ،أستطيع الإحساس بوجودها هل تستطيع ذلك؟ |
| Adanın varlığını kanıtlamışlardı. Oralarda bir yerde olduğunu biliyorlardı ama onu bulamadılar. | Open Subtitles | جمعوا أدلّة على وجودها، أيقنوا بوجودها في مكان ما |
| Rehberde kayıtlı değil ama zaten onun varlığını kabullenmiyorsun. | Open Subtitles | ،إنها ليست مسجلة في الدليل . ولكنك لا تعلم بوجودها على أية حال |
| Sadece kendime saklayabilirim. Kimsenin varlığından haberi bile olmaz. | Open Subtitles | سأحتفظ بها لنفسي فقط لن يعرف أحد حتى بوجودها |
| varlığından bile haberi olmadığı kanıtlar bırakmış olabilir. | Open Subtitles | يمكن أن خلّف بعض الأدلة ولم يعرف حتى بوجودها |
| Kimsenin varlığından haberdar olmadığı etrafımızdaki camdan hücreyi kırmayı başaran biriyle çalışma imkanı ilham vericidir. | Open Subtitles | لذلك أن تحصلي على فرصة العمل عند شخص عرف طريقه لتحطيم كل الحواجز قبل أن يعي أحد بوجودها |
| Ama artık, varlığından bile haberdar olmadığın şeylerin saldırısına uğrayacaksın. | Open Subtitles | لكن الآن، ستهاجمين من قبل الملايين من الأشياء والتي لم تعرفي بوجودها حتى |
| Şu ana kadar, varlığından bile haberim yoktu. | Open Subtitles | أنا حرفياً لم أكن أعلم بوجودها حتى هذه اللحظة |
| var olduğunu bile bilmediğim birçok şeyi de yanımda getirmiştim. | Open Subtitles | ولكن رجعت بأشياء كثيرة معي لم أكن أعلم حتى بوجودها |
| Daha önce var olduğunu bilmediğimiz... ...hayatlara bağlanmayı denediler. | TED | لقد حاولوا أن يربطوا عوالم لم يكونوا على علم بوجودها قبلا. |
| Şimdiye kadar var olduğunu dahi bilmediğin vagonların içinden geçip, gidiyorsun. | Open Subtitles | يتم اقتيادك خلال عربات لم تعلم بوجودها أبداً |
| Ama eğer bilgi oradaysa, ki orada olduğuna inanıyorum onu düzeltebileceğini düşünüyorum. | Open Subtitles | لكن لو ان المعلومات موجودة هناك والتي أصدق بوجودها أفكر أنه قد تتمكنين من استعادتها |
| O bulutun arkasında dünyada kimsenin varlığına inanmadığı uçan bir şehir var. | Open Subtitles | خلف تلك الغيمة توجد المدينة العائمة التي لم يصدّق بوجودها أحد |