| yapabileceğim şey bu. Yapamazsam 500 dolarım var, olur mu? | Open Subtitles | هذا كلّ ما بوسعي فعله لديّ 500 دولار اتّفقنا ؟ |
| O yüzden bunun karşılığını vermek için yapabileceğim bir şey olursa söyle. | Open Subtitles | لذا إن يكُن هناك أيّ شيء بوسعي فعله لأردّ لك الجميل، فأعلميني. |
| O kızcağız için yapabileceğim bir şey varsa-- | Open Subtitles | هذا لطف منك حسناً أي شيء بوسعي فعله لتلك الفتاة المسكينة |
| Alman İstihbarat bürosuna gidiyorum şimdi. Ne yapabilirim bir bakayım. | Open Subtitles | أنا في طريقي للمخابرات الألمانية الآن سأرى ما بوسعي فعله |
| Bunu benim laboratuvara götürelim, ben ne yapabileceğime bir bakarım. | Open Subtitles | دعني آخذه إلى مختبري وأرى ما بوسعي فعله. |
| İnan bana, keşke... - ...yapabileceğim bir şey olsaydı. | Open Subtitles | صدّقني، أتمنى لو كان هنالك ما بوسعي فعله |
| Şu sinirli İrlandalı'nın kıçından ayrılması için yapabileceğim bir şey varsa haber ver yeter. | Open Subtitles | إن كان ثمّة ما بوسعي فعله لإبعاد ذلك الإيرلندي الغاضب عنكَ فأخبرني |
| Ama sen kendi umudunu geri kazanmadan önce yapabileceğim bir şey yok. | Open Subtitles | ليس من شيءٍ بوسعي فعله حتّى تستعيد إنسانيّتكَ |
| yapabileceğim bir şey varsa yani onu bir yerlere bırakmak falan gibi, bana haber verirsin değil mi? | Open Subtitles | إذا كان هنالك شيء بوسعي فعله باستثناء إقلالها فأعلمني، اتّفقنا؟ |
| Şu an için tek yapabileceğim onu iki gün burada tutmak tabi avukatı onun yanında oturup bana gülerken ve ekibinin üyeleri ortadan kaybolurken. | Open Subtitles | جلّ ما بوسعي فعله الآن هُو حجزها ليومين بينما يجلس مُحاميها هُناك ويضحك عليّ وبينما يختفي بقيّة أفراد طاقمها. |
| Ama eldivenler geldiğine göre yapabileceğim bir şey yok. | Open Subtitles | ولكن، طالما طُلبت القفازات المطاطيّة، ليس هُناكَ شيئًا بوسعي فعله. |
| İstediğin her şeyi yapıyorum. Bazen, yapabileceğim şeylerin aklından uçup gittiğini hissediyorum. | Open Subtitles | أفعل أيّما تُملي، لكنّي أحيانًا أظنّك تنسى ما بوسعي فعله |
| Ne yazık ki bu yapabileceğim doğruya en yakın şey. | Open Subtitles | لسوء الحظ، هذا هو الشيء الوحيد القريب من الصواب الذي بوسعي فعله. |
| Bu konuda da benim yapabileceğim hiçbir şey yok, tamam mı? | Open Subtitles | وليس هُناك أي شيء بوسعي فعله حيال هذا، إتفقنا؟ |
| Bana birkaç saat ver. Ne yapabilirim bir bakayım. | Open Subtitles | أمهلني بعض الساعات ثم سأرى ما بوسعي فعله |
| Söz vermiyorum ama verdiğin bilgi doğru çıkarsa neler yapabilirim bir bakarım. | Open Subtitles | لا أعدك، لكن لو تأكدت معلوماتك، فسأرى ما بوسعي فعله |
| Ana hücreyi verin size yardım etmek için ne yapabileceğime bir bakayım. | Open Subtitles | أعطوني الخلية الأم، وسأرى ما بوسعي فعله لمساعدتكم |
| Ama neler yapabileceğime bir bakarım. | Open Subtitles | لكن سأرى ما بوسعي فعله للمساعدة |
| Ben değiştim birlikte olabilmemiz için elimden gelen her şeyi yapacağım. | Open Subtitles | لقد تغيرت, و سأقوم بكل ما بوسعي فعله لكي نبقى مع بعض, مهما كلف الأمر |
| - Başka yardım edebileceğim bir konu? | Open Subtitles | أهناك أيّ شيء آخر بوسعي فعله للمساعدة؟ لا، لا أظنّ ذلك |
| Söyleyin prens, başka ne yapabilirdim? Yazılı emirler taşıyordum. | Open Subtitles | ولكن أيها الأمير، ما الذي كان بوسعي فعله بالأوامر التي وصلتني ؟ |
| Senin için yapacak bir şey bulacağım... | Open Subtitles | وسأفكّر مليًّا* *فيما بوسعي فعله من أجلك |
| Üzgünüm. Tek yapabildiğim seni soğukta bırakmak. | Open Subtitles | آسف، كل ما بوسعي فعله هو جعلكِ تشعرين بالبرودة |
| Bir röportaj için daha neler yapabileceğimi görmek ister misin? | Open Subtitles | هل تريد أدلة أخرى لترى ما بوسعي فعله كي أجري مقابلة ? |