| Herkes için en iyisinin olmasını istersin ama bir Mesele var. | Open Subtitles | إنك تنشد ما يصبُّ في مصلحة الجميع، لكن إليك بيت القصيد |
| Herkes için en iyisinin olmasını istersin ama bir Mesele var. | Open Subtitles | إنك تنشد ما يصبُّ في مصلحة الجميع، لكن إليك بيت القصيد |
| Birlikte çalışmamız lazım. Bütün Amaç bu. | Open Subtitles | نحن من المفترض أن نعمل معا هذا هو بيت القصيد |
| Blaylock ifadesi alınırken, Edelstein'in de kendi filmini yapmaya hakkı var dedi ve Olay da bu zaten. | Open Subtitles | وبليلاك ،في شهادته قال لادلشتاين الحق لصنع فيلم خاص فيه ، وهذا هو بيت القصيد |
| Ve Önemli olan da bu. | Open Subtitles | ولكنه يعير لها اهتمامه هذا هو بيت القصيد |
| Çok fazla reklam yapmak istemiyorum, çünkü Konu bu değil. | TED | أنا لا أقصد أن أقوم بحملة دعائيّة، ليس هذا بيت القصيد. |
| Ama esas Mesele şu ki, nihayet İmparatorluk daha iyi bir yol olduğunu görüyor. | Open Subtitles | لكن بيت القصيد أنه أخيرًا الإمبراطورية تدرك أن هناك سبيلاً أفضل. |
| Mesele şu ki, oraya nişanlım için gittim sanıyordum ama anladım ki intikam almak O'nun benden isteyeceği bir şey değildi. | Open Subtitles | بيت القصيد هو، خلتُ أني كنتُ هناك من أجل الإنتقام لخطيبي؟ لكنّي أدركتُ أنّ الإنتقام لهو شيء لم يكن يريدُني أن أقوم به |
| Evet, ama Mesele o değil. | Open Subtitles | ، حسناً ، هو كذلك و لكن هذا ليس بيت القصيد |
| Asıl Mesele karşılama, ve sen bana geçen gece böyle bir şans vermedin. | Open Subtitles | بيت القصيد هو أن تكونِ مُرحباً بكِ، و أنتِ لم تمهليني هذهِ الفرصة مؤخراً. |
| Bak Mesele şu ki kurtarılmaya falan ihtiyacım yok. | Open Subtitles | أوَترى، بيت القصيد هو أنّي لستُ أحتاج نجدة. |
| Amaç da bu zaten. | Open Subtitles | هذا هو بيت القصيد تريدينها أن تشعر بهذا؟ |
| Gey olak zorunda değiller. Amaç bu zaten. | Open Subtitles | لا يجب أن يكونوا مثليّين جنسياً هذا هو بيت القصيد |
| Pekala, 35'te anlaştı sanıyordum, ama Amaç bu değil. | Open Subtitles | حسنا، أعتقد أننا استقر على 35، لكن ليس هذا هو بيت القصيد. |
| Evet, Olay da bu. Kimsenin arabası olmamalı. | Open Subtitles | نعم، ذلك هو بيت القصيد يجب ألا يكون عند أحد سيارة |
| Şey, bence Olay da bu zaten. | Open Subtitles | حسناً، أعتقد أن ذلك هو بيت القصيد |
| Etmediler tabii. Olay da bu ya. | Open Subtitles | أجل، بالطبع لم يعلنوا هذا هو بيت القصيد |
| Elbette süvariler mazi oldu ama asıl Önemli olan bu değil. | Open Subtitles | حسناً ، بالتأكيد أن سلاح الفرسان شئ من الماضى لكن ليس هذا بيت القصيد |
| Önemli olan, başka bir insanın uğradığı felaketten yararlanıyorsun. | Open Subtitles | بيت القصيد هو أنه عليك الإستفادة من مآسي البشر الآخرين |
| -Hayır. -Evet ama Konu o değil. | Open Subtitles | رقم حسنا، نعم، لكن ليس هذا هو بيت القصيد. |
| Sözün özü, hala sınırlarla, duvarlarla çevrili, beraber harekete geçemeyen devletlerin dünyasında politik yaşıyoruz hayatımızı. | TED | بيت القصيد هنا لا نزال نعيش سياسياً في عالم من الحدود عالم من الحوائط عالم حيث ترفض الدول ان تعمل معاً |
| - Adı her neyse. Bak, Demek istediğim şu. O başının çaresine bakabilir. | Open Subtitles | مهما يكن اسمه، اسمعي، بيت القصيد هو أنّ بوسعها الاعتناء بنفسها فكفاكِ قلقاً |
| Sonuç olarak, müvekkilinin hapis cezası almamasının tek yolu anlaşma yapması. | Open Subtitles | بيت القصيد أنّ المناص الوحيد لنجاة موكلكَ من السجن، هو التعاون معنا. |
| Ama Collins'in yapabileceğini biliyordun, Tüm olay bu değil mi? | Open Subtitles | ولكن أعلم أنك قد كولينز. أن وكان بيت القصيد ، أليس كذلك؟ |
| Planım yok. Anlatmak istediğim bu. | Open Subtitles | ليست لدي خطة هذا هو بيت القصيد |