| Benim adamlarım savaşa giderken bir grup Angle ve Celt'i yöneteni bırak bir Pict'i izlemek istemiyorlar. | Open Subtitles | رجالى لا يريدون أن يتبعوا بيكت فى معركة فناهيك عن أن يكونوا تحت قيادة مجموعة من الإنجليز والكيلتس |
| Benim adamlarım savaşa giderken bir grup Angle ve Celt'i yöneteni bırak bir Pict'i izlemek istemiyorlar. | Open Subtitles | رجالى لا يريدون أن يتبعوا بيكت فى معركة فناهيك عن أن يكونوا تحت قيادة مجموعة من الإنجليز والكيلتس |
| Bu acımasız topraklarda, Roma ordusu Pict'ler olarak bilinen halktan gelen şiddetli bir direnişle karşılaştı. | Open Subtitles | على تلك الارض الملعونة، واجه الجيش الروماني مقاومة عتيدة من قبائل (بيكت). |
| Atlantis, ben Beckett! | Open Subtitles | أتلانتس, هنا بيكت نحن قادمون ونتعرض لإطلاق النار |
| Yani ikisi aleti yaptılar sonra Beckett bunu kimliksizimizin gerçek kimliğini öğrenmek için kullandı. | Open Subtitles | اذن الإثنان يصنعونه معا وبعدها بيكت يستخدمه حتى يتعرف على هوية رجلنا المجهول الحقيقة |
| Bu eşsiz, daha önce bu kadar güneyde bir Pikt bulunmamıştı. | Open Subtitles | إنها فريدة من نوعها لأنه لم يتم العثور على بيكت على هذا البعد في الجنوب من قبل |
| Wilson Pickett'ı bir kere New Orleans'ta çalarken gördüm. | Open Subtitles | رأيت مرة (ويلسون بيكت) يعزف في نيو أورلينز |
| Pict'lerin savaşma tekniklerini değiştirdi. Bu işe yaradı. | Open Subtitles | غيّر أساليب قتال الـ(بيكت)، وقد أفلحت أساليبه. |
| O Pict'leri tanıyor. Tarzlarını, saklandıkları yerleri biliyor. | Open Subtitles | إنها تعرف الـ(بيكت)، تعرف طرقهم، تعرف مخابئهم. |
| Belki bana Pict misafirperverliği hakkında bir şeyler öğretebilirsin. | Open Subtitles | لربما أمكنك أن تعلّمني شيئاً من حسن ضيافة الـ(بيكت). |
| Pict'ler peşinize düştüğünde asla durmazlar. | Open Subtitles | عندما يلاحقك الـ(بيكت) لا يتوقفون أبداً. |
| Pict'lere göre başarısız olmaktansa ölmek yeğdir. | Open Subtitles | ذلك يعني إلى الـ(بيكت) أنهم يفضّلون الموت على الفشل. |
| Biz bir yandan cesur adamlarımızı ayak enfeksiyonu ve soğuktan kaybederken Pict kralı Gorlacon da aklına estikçe savaşçılarını baskın için sınıra yolluyordu. | Open Subtitles | ريثما سقط رجالنا البواسل إثر تعفن البدن ولسعات الصقيع، أرسل ملك الـ(بيكت) (غورلاكن) جيوشه لمهاجمتنا على الحدود وقتما شاء. |
| Üç Pict atlısı ve yaya bir tutsak. | Open Subtitles | ثلاثة فرسان (بيكت) وآخر هارب على قدميه. |
| Bu Pict'lerin söylediği hiçbir şeyi anlayamıyorum. | Open Subtitles | -لا أفهم كلمة من أولئك الـ(بيكت ). |
| Görünen o ki; adamımız Beckett adına yurtdışında bir hesaba 250 bin dolar yatırılmış. | Open Subtitles | يبدو ان صاحبنا بيكت حصل على 250,000 دولار اودعت في حسابه الخارجي |
| Evet. Ayrıca Beckett'ın onu ele vermek için bu aleti kullandığını sanıyoruz. | Open Subtitles | نعم ونظن ان بيكت استخدمه حتى يبيعه |
| -Çok şükür sayabiliyorum. -Ne Thomas Beckett vardı o zaman, ne de Rosamund. | Open Subtitles | أستطيع الأحصاء ... "لم يكن هناك وقتها "توماس بيكت" أو "روزمند |
| Eve dönüp 18 aylık oğlum Beckett ile ilgilenmeliyim. | Open Subtitles | عليّ الذهاب للمنزل لرؤية ابني (بيكت) ذو الـ 18 شهر |
| Bu bir Pikt. | Open Subtitles | إنه بيكت |
| Dediler ki: "Bay Pickett, böylesine sert..." | Open Subtitles | قالوا "سيد (بيكت) ماهو شعور العزف |