| Sorun şu ki saat 5 ve 6 arası farklı günlerde farklı görünüyor. | TED | المشكل هي، مابين الخامسة والسادسة مساء تبدو مختلفة مع اختلاف الأيام. |
| ve hepsi birbirinden farklı görünüyor ama ben bu yolların tamamının kendi kaderini tayin etme hakkıyla döşeli olduğuna inanıyorum. | TED | جميعها تبدو مختلفة جدًا، ولكنني أؤمن بأن كل واحد يمهد له الطريق الصحيح لتقرير مصيره. |
| İçinden kurşunlar fırlamadığında farklı görünüyor. | Open Subtitles | تبدو مختلفة بدون شخص يحمل سلاح آلي يخرج منها |
| Hikâyeler Orta Çağ İngilizcesiyle yazılmış ve bugün konuşulan dilden tamamen farklı gözüküyor. | TED | كُتبت هذه القصص بإنجليزية العصور الوسطى، والتي غالبًا ما تبدو مختلفة تمامًا عن اللغة السائدة اليوم. |
| Kafa dengi arkadaşlarız. At sırtındayken her şey farklı görünür. | Open Subtitles | الأمور تبدو مختلفة عندما تنظر إليها من الأعلى |
| Ziva David, bu boşluk sana farklı geliyor mu? | Open Subtitles | (زيفا دافيد), هل تلك المساحة تبدو مختلفة عليكِ؟ |
| Çünkü demin resmini gördüm ve çok farklı görünüyordu. | Open Subtitles | لأنني رأيت صورة لها بالداخل وهي تبدو مختلفة الآن |
| Burada olandan çok da farklı görünmüyor. | Open Subtitles | لا تبدو مختلفة تمامًا عمّا عليه البيت الآن ؟ |
| Hayatın farklı görünüyor çünkü tüm hayatını evin, kocan ve çocukların dolduruyor. | Open Subtitles | حياتك تبدو مختلفة لأنها مملوءة بالمنازل والأزواج والأطفال. |
| Ama çok farklı görünüyor tanınamaz bir hale gelmiş. | Open Subtitles | ولكنها تبدو مختلفة لم يمكنني التعرف عليها |
| Genellikle balığı, bitimsiz ve kendini yenileyen bir gıda kaynağı sanırız ama gerçekler oldukça farklı görünüyor. | Open Subtitles | غالباً ما نعتبر السمك كمصدر غذاء ذاتي التجّدد وأزلي، لكنّ الحقيقة تبدو مختلفة تماماً. |
| Sadece, altındayken farklı görünüyor. | Open Subtitles | انها تبدو مختلفة فحسب وأنتِ تحتها |
| Artık Lucy Wyman. Çok farklı görünüyor. | Open Subtitles | إنها لوسي ويمان الآن تبدو مختلفة جدا |
| Her nasılsa... Her nasılsa farklı görünüyor. Başka biri sürdüğünde araban farklı gözükür. | Open Subtitles | -بطريقة ما تبدو مختلفة و كإن شخصا ما أعاد ترتيبها |
| - Sıyrık bile değil, Efendim ama gerçekten farklı görünüyor. | Open Subtitles | ولا حتى خدش ، سيدي لكنها تبدو مختلفة |
| Dışarıdan çok farklı gözüküyor. | Open Subtitles | الأمور كلها تبدو مختلفة للغاية من الخارج |
| TV'de kasabayı görmek tuhaf. Tamamen farklı gözüküyor. | Open Subtitles | من الغريب رؤية المدينة على شاشة التلفزيون تبدو مختلفة تماما |
| - Neyse, burada durumlar farklı gözüküyor. | Open Subtitles | -على كل حال ، إن الأمور تبدو مختلفة هنا -نعم ، هى كذلك |
| Ve kozalakları biraz daha farklı görünür. Ancak temeldeki ilkeler aynıdır. | Open Subtitles | ومخاريطها تبدو مختلفة إلى حدٍّ ما لكن المبادئَ نفسها. |
| Geri dönerken her şey farklı görünür zaten. | Open Subtitles | كما تعلم الأشياء تبدو مختلفة في طريق العودة |
| O yüzden farklı geliyor. | Open Subtitles | لهذا تبدو مختلفة |
| Biliyorum, ben sadece söylüyorum, gerçekten farklı görünüyordu | Open Subtitles | لا، أعرف ، أنا أقول ماقالت تبدو مختلفة جدا |
| O kadar da farklı görünmüyor. | Open Subtitles | لا تبدو مختلفة تمامًا. |