| Çünkü en ummadığınız zamanda, küçücük bir şey, hayatınızı değiştirebilecek küçücük bir değişikliğe yol açabilir. | Open Subtitles | للأن أقل الأشياء التي لا تتوقعها يُمكن أن تُحْدِث تغييرا جذرياً في حياتك |
| Şeyy,sanırım kazalar en ummadığınız zamanda başınıza geliyor. | Open Subtitles | اعتقد أن الحوادث تحدث عندما لا تتوقعها |
| Benimle gelsene? Yüzersin. beklenmedik bir bonus olur bu. | Open Subtitles | وكان هذا مثل المكافأة التى لم تكن تتوقعها , |
| Elbette bazı itiraflar beklenmedik olur. | Open Subtitles | بالطبع بعض الإعترافات لم تتوقعها |
| Bunlar muhtemelen beklediğiniz puanlar değil. | Open Subtitles | وأنها من المحتمل لاتكون الدرجات اللتي تتوقعها |
| Bir şeyi itersin ve hiç beklemediğin şekilde karışıklık yaratır. | Open Subtitles | تدفع شيء ما هنا يؤدي الى فوضى لم تكن تتوقعها |
| İkincisi belki sana cevap verdi, sadece Beklediğin cevap bu değildi. | Open Subtitles | وثانياً, لعله استجاب لك، ولكن بطريقةٍ لم تتوقعها. |
| Ancak gerçek asla umduğunuz şey değildir. | Open Subtitles | الحقيقة هي ليست أبداً ما أنت تتوقعها أن تكون ؟ |
| Küçük favori projen düşündüğünden daha iyi sonuç sergiledi. | Open Subtitles | مشروع حيوانك الأليف الصغير أظهر نتائج أفضل مما كنت تتوقعها |
| "eşcinsel cumhuriyetçiler" terimi gibi... hiç ummadığınız bir şey. | Open Subtitles | "انها إحدى تلك التعبيرات, على غرار "ديمقراطىّ شاذ تعبيرات لا تتوقعها |
| Gülümser, şakalar yapar normal birisiyle uğraştığınızı sanırsınız ama hiç ummadığınız anda patlar. | Open Subtitles | وسوف يبتسم، وقال انه سوف اقول لكم النكات، و وسوف حتى تعتقد أنك التعامل مع الشخص العادي، ثم قال انه سوف تنفجر عندما لا تتوقعها. |
| Kazalar en beklenmedik anlarda gerçekleşir. | Open Subtitles | تحدث الحوادث عندما لا تتوقعها |
| YİS her zaman en beklenmedik anda gelir. | Open Subtitles | "أ.ت.س" تأتي عندما تتوقعها على الأقل |
| Stres, beklenmedik duygularını açığa çıkarabilir. | Open Subtitles | الضغط يخرج مشاعر لا تتوقعها |
| Her zaman en beklediğiniz olanları. | Open Subtitles | إنها دائماً الأقل الذي تتوقعها |
| beklediğiniz tüm konfor burada. | Open Subtitles | كل الفخامة التي تتوقعها هاهنا. |
| üstüne gel ve tıklanın yerine, ittir ve çek gibi, beklediğiniz gibi bunlar çarpışıyorlar. Benim asıl çalışma masamdaki gibi Ben -- şunları bir tutayım -- Ben bunları yığına çevirebilirim, sadece sahip olduğum klasörler yerine | TED | وبدلاً عن المؤشر والنقر، أنها تدفع وتسحب الملفات تتصادم كما تتوقعها. مثل سطح المكتب الحقيقي أستطيع -- مهلاً حتى أرتب أمسك بهذا -- يمكنني تحويل الأشياء الى أكوام بدلاً عن المجلدات التي لدينا |
| Bir şeyler iyi gittiğinde kimse kötü gidebileceğini düşünmez. İşte tam da o zaman olur bu. En beklemediğin zamanda. | Open Subtitles | عندما تسيرُ الأمور بشكل جيّد، لا أحد يفكر بأنّها ستسوء وستصْدِمك حينما لا تتوقعها. |
| Ömrün boyunca mesafe katedersin sonra birden beklemediğin birşey olur. | Open Subtitles | تعيش حياتك كلها وعندما لا تتوقعها أبداً |
| beklemediğin virajlarla karşılaşıyorsun. | Open Subtitles | هناك ملفات لا تتوقعها |
| Beklediğin gibi biri değil, hem de hiç değil. | Open Subtitles | كيف تبدو؟ ليس مثلما كنت تتوقعها على الإطلاق |
| Beklediğin nasıl bir buluşmaysa artık bunu tamamen yanlış anladın. | Open Subtitles | مهما يكن نوع المواعيد الغرامية التي كنت تتوقعها فأنت مخطئ تماما |
| Küçük favori projen düşündüğünden daha iyi sonuç sergiledi. | Open Subtitles | مشروع حيوانك الأليف الصغير أظهر نتائج أفضل مما كنت تتوقعها |