| Ben de senin burada oturup içinde eski hayatıma dair sevdiğim her şey olan kataloğun sayfalarına baktığına inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع التصديق أنكِ تفكرين أنه من الجيد لك أن تجلسي هنا وتتصفحين في فهرس كل الأشياء التي أحبها |
| Put gibi oturma. Onunla birazcık sohbet et. | Open Subtitles | لا تجلسي هنا كالحمقاء حاولي ان تفتحي اي حديث عارض |
| Benimle birlikte oturmanı ve yerinden bir milim bile kıpırdamamanı istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن تجلسي معي و لاتتحركي قدر إنش في حال أردتك |
| Sana tavsiyem, uyuyamıyorsan otur matematik çalış. | Open Subtitles | أنصحك إن لم تستطيعين النوم ليلاً بأن تجلسي و تذاكري الرياضة قليلاً |
| Yapacağın tek şey orada oturmak. | Open Subtitles | أن تجلسي هو كُلّ ما عليكِ فعله . سأقوم بالحديث مع الصحافة، |
| Neden biraz oturmuyorsun ve kalp kalbe konuşmuyoruz? | Open Subtitles | لذا لمَ لا تجلسي لنخوض حديثًا من القلب للقلب؟ |
| Sevgili Sally bunu duymadan otursan iyi olur. | Open Subtitles | عزيزتي سالي ، أظن أن عليك أن تجلسي من أجل سماع هذا |
| Endişelenerek eline bir şey geçmez. oturup sakin olmaya çalış. | Open Subtitles | القلق لن يفيد، يجب أن تجلسي وتحاولي الحفاظ على هدوئك. |
| Evde oturup beklemenin senin için ne kadar zor olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | أنا أفهم كم هو صعب أن تجلسي في البيت وتنتظري |
| Ama, lütfen, en azından bizimle oturup bu konu hakkında konuşun. | Open Subtitles | لكن ، رجاء ، إذا كان بأمكانك أن تجلسي . معنا لنتحدث عن هذا على الأقل |
| Çok yakın oturma yavrum. Kendimi iyi hissetmiyorum. | Open Subtitles | لا تجلسي قريبة جدا عزيزتي أنا لا أبدو بحالة جيدة |
| -Hastalanıyorsan yanıma oturma. | Open Subtitles | اذا اردت احضار شـيء لا تجلسي بجانبي في الشاحنة |
| oturmanı ve sana buz getirirken beklemeni istiyorum. | Open Subtitles | أريدكِ أن تجلسي هنا وتنتظريني حتى أحضر لكِ بعض الثلج. |
| Peki, ama bizimle oturmanı istiyorum. | Open Subtitles | حسنا – أفضل أيضا أن تجلسي معنا على الطاوله |
| Sana tavsiyem, uyuyamıyorsan otur matematik çalış. | Open Subtitles | أنصحك إن لم تستطيعين النوم ليلاً بأن تجلسي و تذاكري الرياضة قليلاً |
| Sen şöyle otur, ben sana gazoz getireyim. | Open Subtitles | ما رأيك أن تجلسي و أحضر لكِ مشروباً غازياً؟ |
| Nehri geçerken, sallanan bir koltuğa oturmak istediğini söylemiştin. | Open Subtitles | حين عبرنا النهر تمنيتي ان تجلسي على كرسي هزاز |
| Neden bir sandalyeye oturmuyorsun, böylece konuşulanları daha rahat dinlersin. | Open Subtitles | (آني) لمَ لا تجلسي معنا؟ لتكوني أكثر راحةً وتسمعي بوضوح كل ما نقول |
| otursan iyi olur çünkü 10 dakika sürüyor. | Open Subtitles | يجب أن تجلسي لأنها ستأخذ حوالي العشرة دقائق , هيا افعلها |
| Benimle Oturmaz mısın? | Open Subtitles | أرجوكي. هل يُمكِنُكِ أن تجلسي معي ؟ |
| Guadalupe bence oturman daha iyi olacak tamam mı? | Open Subtitles | غوادلاوبي , أظن انه من الجيد لكِ أن تجلسي حسناً |
| Önemli bir şey değil ama belki salıncağa tekrar oturmalısın. | Open Subtitles | لكن ربما من الأفضل أن تجلسي على الأرجوحة |
| Evde oturur, bir şey yapmazsın veya benimle beraber partiye gelir ve mankenlik yaparsın. | Open Subtitles | يمكنك ان تجلسي في المنزل ,بدون فعل شيئ او يمكنك ان تأتي معي للحفل وتعرضي الازياء |
| Ardında bıraktığın maddiyatçı dünyayı düşündüğün müddetçe tuvalette öyle oturamazsın. | Open Subtitles | لا تستطيعين أن تجلسي على المرحاض حتى أن ترفعي الغطاء كله للخلف |
| Okul takımındaysan ya da amigoysan buraya oturabilirsin. | Open Subtitles | يجب أن تكوني لاعبة أو مشجعة، حتى تجلسي هنا |
| Sağ ol, ben oturacağım. Siz de oturun tabii. | Open Subtitles | يا إلهي شكراَ سأجلس وأنت يجب أن تجلسي |
| Oturmayacak mısınız, mademoiselle? | Open Subtitles | ألن تجلسي يا آنسة؟ |