"تجهل" - Translation from Arabic to Turkish

• bilmiyorsun
• bilmiyor
• bilemezsin
• farkında
• bilmiyordun
• bilmediğini
• bilmiyorsunuz
• bilmediğin
• bilmediği
• bilmiyordu
• fikrin yok
• bilmezsin
• haberin bile yok

Tüm kanalları geziyorsun. Ne istediğini bile bilmiyorsun.
أنت تضغط على جميع الأزرار، تجهل حتى ماذا تريد

Zenci, senin okuma yazman yok. Bu kağıdın ne anlama geldiğini bilmiyorsun.
ليس بمقدورك القراءة أيّها العبد، لذا تجهل فحوى هذه الوثيقة.

Ama onun yanında nasıl davranacağını bilmiyorsun ve o dürtüyle savaş veriyorsun.
لكنّكِ تجهل كيف تكون برفقتها وما تزال مطوّعًا لذلك النهمِ

bilmiyor olsaydınız burada olamazdınız, ancak yok sayıyorsunuz.
ما كنتم لتصبح هنا لو كيت تجهل هذه الامور، بالرغم من ذلك تتجاهلها.

Ayrıca, biliyorsun ki eve bakarken alarm çalar ve sen çoğu zaman alarm kodunu bilemezsin.
بجانب هذا، أنك كثيرا ما تجهل شفرات أجهزة الإنذار وأنت تتفقد المنازل فيعمل الجهاز

Onun ellerinden çektiğim acının farkında olmamanız çok zor.
أظنك لا تجهل المعاناة التي عانيتها على يده

Aşık oldun, evlendin ama onca zaman, karının bir cadı olduğunu bilmiyordun.
أنت وقعت بالحب، وتزوجت، ولكن طيلة ذلك الوقت، كنت تجهل أن زوجنك ساحرة.

Ne dediğini bilmiyorsun. Araba gayet iyi. Bir hafta önce servisten geldi.
تجهل عمّا تتكلّم، السيّارة بخير، فقد أوردتها للصيانة منذ أسبوع.

Sen de gördün geçirdin ama ne dediğini bilmiyorsun.
لم ترى حتى قيد أنملة منها، أنت تجهل ما تتكلم عنه

Ne ironik. Öyleyse C-4 dolu ölü bir adamı kızdırdığına göre kavga konusunda bir şey bilmiyorsun demektir.
طريف، حتمًا تجهل القتال طالما تهدد بائد مُفخخ بالمتفجّرات

Neden bahsettiğini bilmiyorsun seni moruk!
أنت تجهل ما تتحدث عنه أيها العجوز المغفل

Sen yoktun. Şehrin ne ile karşı karşıya olduğunu bilmiyorsun.
إنّك كنت غائبًا، أنت تجهل ما تواجهه المدينة.

Nerede durman gerektiğini bilmiyorsun.
تجهل أن ثمّة حدود على المرئ ألّا يتجاوزها.

Kim olabilir bilmiyor musun? Git de mallarını doğru düzgün idare et.
أنت تجهل مَن يمكن أن يكون إنتبه لبضاعتك بشكل صحيح

İçinde ne olduğunu bilmiyor ama pekiyi görünmüyor.
إنها تجهل ما بداخله، ولكنه يبدو شيئاً ثميناً.

Bu kız nerede olduğunu bile bilmiyor.
هذه الفتاة تجهل مكانها أو حالتها

Ben güzel dans ederim. Beni hiç dansa götürmediğin için bilemezsin tabi.
إني راقصة بارعة تجهل ذلك لأنك لا تأخذني للرقص

Bir şeylerin ters gittiğinin farkında bile değiller.
يبدو أنهم جميعا أن نكون تجهل تماما أن كل شيء خاطئا.

Hayatımı mahvettin hem de kim olduğumu bile bilmiyordun.
أفسدت حياتي وكنت تجهل هويتي حتى

bilmediğini fark edince sana kibarca anlatmaya çalıştım.
عندما أدركت أنك تجهل حاولت أن أريه لك برقّة

Ne yazık ki hâlâ "ozo"nun ne demek olduğunu bilmiyorsunuz.
للأسف الشديد, أنت لا تزال تجهل ما الذي يعنيه ذلك.

Oğlun ilk defa kaçırılıyor galiba çünkü bu işlerin nasıl olduğunu bilmediğin aşikâr.
حتمًا هذه أوّل مرّة يُختطف ابنك، لأنّك جليًّا تجهل سُنّة الاختطاف.

Ben de karımın benim hakkımda çok şeyleri bildiğini öğrendim. Hatta bildiğini bile bilmediği şeyleri...
من تجربتي أدركت ان زوجتي كانت تعرف عني أمورا حتى وإن كانت تجهل أنها تعرف

O senin hikayeni bilmiyordu. Onun bildiği tek şey ne pahasına olursa olsun ailesini korumaktı
تجهل ماضيك وتعلم أنّك تحمي أسرتك مهما يكون الثمن.

Aşağılandım, Frank. Neyi durdurabileceğim hakkında hiç bir fikrin yok.
أنت تهينني لٔانك تجهل المدى الحقيقي لتصرفاتي الحقيرة

- Bazen hiçbir şey bilmezsin.
نعم , فى بعض الأحيان تجهل إلى أين سينتهى الموقف

Asla "İyi bir senaryo buldum" dememelisin çünkü lanet olası güzel bir senaryonun nasıl bir şey olduğundan haberin bile yok.
لم يجدر بك أبداً التفوه بكلمات "وجدت سيناريو جيد" لأنك تجهل كيف يبدو السيناريو الجيد