| Bu yüzden, bu çocuklar için, iyi bir aileyi bir çok yönden taklit edecek bir destek ağı oluşturmak gerektiğinin farkına vardık. | TED | لذلك توصّلنا إلى أنّنا بحاجة إلى تصميم شبكة اتصالات و دعم لهم تحاكي في عديد النواحي ما قد يقوم به وليّ أمر جيّد. |
| İşte biz bir farklı bir yapı tasarladık, doğadaki kemik ya da iskelet tasarımlarını taklit eden bir yapı bu. | TED | لذا أنشأنا بنية مشوشة جدا تحاكي تصاميم العظام، أو الهيكل العظمي، التي توجد في الطبيعة. |
| Bedenimizin yenileme yapması için yaralanmaya verdiği yanıtları taklit eden belli tür sinyalleri topluyorum. | TED | أنا أجمعُ أنواعًا مختلفة من الإشارات التي تحاكي طريقة استجابة أجسامنا للإصابة لمساعدتنا على التجديد. |
| Melek Katili'ni kopyalıyor. | Open Subtitles | انها تحاكي صانع الملائكة |
| Bu alet de bu davranışı kopyalıyor. | Open Subtitles | وهذه الآلة تحاكي هذا السلوك |
| Bunlar, bağlantılarımızı şekillendirerek ve bilgi değişimi yaparak biyolojik nöronlarımızı taklit eden suni ağlar içeriyor. | TED | والتي تحتوي على عقد اصطناعية تحاكي الخلايا العصبية البيولوجية لدينا من خلال تشكيل اتصالات وتبادل معلومات. |
| Bu dansta güneşin hareketini ve zamanın akışını taklit etmek için sabit bir şekilde daire çiziyorsun. | TED | وفي هذه الرقصة، تدور في مدار ثابت، تحاكي حركة الشمس ومرور الوقت. |
| Pek aynı şey sayılmaz ama aynı şeyi taklit eder. | TED | ليس الأمر ذاته تمامًا، ولكنها تحاكي الأمر ذاته |
| Kaliteli gazeteler bile web sitelerindeki sosyal ağlarının kodlarını taklit ediyor. | TED | حتى كبرى الصحف تحاكي على مواقعها شفرات شبكات التواصل. |
| Balerin müzikle mükemmel bir uyum içinde hareket eder, hatta kemanların titremesini zarif bir Fransız dansı ile taklit eder. | TED | تتحرك راقصة الباليه بانسجامٍ تام مع الموسيقا، حتى أنها تحاكي أنغام الكمان بتمايل رشيق. |
| Sanal ortamda etkileşime izin vererek bir bakıma iki insanın ortak çalışmasını taklit ediyor. | TED | فهي تسمح لشخصين بالتفاعل عمليًا بطريقة تحاكي كيف سيتعاونا وجهًا لوجه. |
| Yani bu, sanatı taklit eden hayatın, hayatı taklit etmesi. | Open Subtitles | أعني, أن الحياة تحاكي الفن الذي يحاكي الحياة |
| Kullandığı teknoloji öyle ileri ki beş insan duyusunu taklit edebilir. | Open Subtitles | باستخدام تقنية حديثة للغاية تحاكي حواس الإنسان الخمسة |
| İnsan hücresini taklit eden nanitler var, toksinden az bir miktar enjekte edilmiş. | Open Subtitles | روبوتات متناهية في الصغر تحاكي شكل الخلايا البشرية مع جرعة سمية دقيقة |
| Sen kök hücreler yığınısın, dikkatli gözlemleri sayesinde duyguları taklit etmeyi öğrenmiş bir makinesin. | Open Subtitles | أنتِ خليط من الخلايا الجذعية، آلة تعلم كيف تحاكي المشاعر من خلال ملاحظة دقيقة |
| Ve bir bilgisayardaki elektrik uyarımları sinapstan reseptöre giden uyarımları taklit edebilirse... | Open Subtitles | وإذا نبضات الكهربائية في كمبيوتر يمكن أن تحاكي نبضات من-من المشبك لمستقبلات، |
| Cüce yıldızın molekül içi sıkılaşmasını taklit eden bir alaşımdan yapıldığı için küçülebiliyor. | Open Subtitles | والتي تتقلص لكونها مصنوعة من خليط معادن والتي تحاكي الضغط الذري الداخلي ''للنجم القزم وتطلق جزيئات ''ألفا |