| Ya da bizi basitçe rahat bırakacaklar, bizim tatsız olduğumuzu öğrendiklerinde. | Open Subtitles | أو قد ببساطة يتركوننا بدون تدخّل عندما يعلّمون بأنّنا غير مستساغون. |
| Eğer beni rahat bırakırlarsa, 100 yaşına kadar yaşıyacakmışım. | Open Subtitles | أنّني سأعيش حتى المائــة إذا هم تركوني بدون تدخّل |
| Seni uçakla götürmeyi kabul edersem sen de ekibimi rahat bırakacaksın. | Open Subtitles | أنت سَتَتْركُ ناسي بدون تدخّل. وإلاَّ الذي؟ لا يَعتقدُ أنا لا أَستطيعُ إيذائك. |
| Yıldırım sesi kutsal bir müdahale veya öfkenin işareti olabilir. | TED | صوت الرعد قد يشير إلى الغضب أو إلى تدخّل إلهي. |
| Ve Ella gibi, hiçbir müdahale genel planının bir parçası değildir. | TED | وكما هو الحال بالنسبة لإيلّا، ليس أي تدخّل من هذه التدخّلات جزءً |
| O zaman haplarımı ver ve Beni yalnız bırak. | Open Subtitles | ثمّ يَعطيني حبوبَي ويَتْركُني بدون تدخّل. |
| - İkisinin arasını. Beni rahat bırakın. | Open Subtitles | إذا أنت يُمْكِنُ أَنْ كُلّ فقط يَتْركُني بدون تدخّل. |
| Eğer onu rahat bırakırsak, Rusya sakinleşir. Üstüne gidersek tam tersi olur. | Open Subtitles | وإذا تركناه بدون تدخّل فستستقر حالة روسيا |
| İtiraf edecek cesareti göster, ve beni rahat bırak. | Open Subtitles | لَهُ العصبُ لإعتِرافه، وفقط إتركْني بدون تدخّل. |
| Spastik gibi davranırsan seni rahat bırakacaklarını sanıyorsun. | Open Subtitles | أعرف بأنّك شاذ، تعتقد سيتركوك تفعل ما تريد بدون تدخّل مثل ذلك الشيء في الطابق العلوي؟ |
| İşte söyledim, şimdi beni rahat bırakacak mısın? | Open Subtitles | لقد قلت لك ذلك، هَلّ يمكن أَنْ أنت تَتْركُني بدون تدخّل الآن؟ |
| Beni rahat bırakmamasından nefret ederdim. | Open Subtitles | وأنا كَرهتُ الحقيقةَ هو لا يَتْركَني بدون تدخّل. كَتبَ لي كُلّ إسبوع. |
| Beni Tommy'den ayırmaya çalıştı, onu rahat bırakmamı söyledi. | Open Subtitles | حَسناً،سَحبَني تومي أخبرَني لتَرْكه بدون تدخّل |
| Büyük karanlık tarafından rahat bırakılmış bir şekilde aramıza döndü. | Open Subtitles | إنهُ, يعودُ إلينا بدون تدخّل من جبّار الظلام |
| Burada her şey sallanıyor ve ağır müdahale var. | Open Subtitles | الأشياء تهتزّ بقوّة هنا لدينا تدخّل من النوع الثقيل |
| Artık hayatlarımızı etkilemeye başladığına göre bence bir müdahale falan yapabiliriz. | Open Subtitles | يأثر على حياتنا لَرُبَّمَا نحن يَجِبُ أَنْ يكونَ عِنْدَنا، مثل، تدخّل أَو شيء. |
| Başlamadan önce Charlie'ye cahilliği konusunda ufak bir müdahale yapmamıza yardımcı olabilir misin? | Open Subtitles | يمكن ان تساعدينا في عمل تدخّل على تشارلي هنا لأميّته؟ |
| - Emin olduğumuz bir nokta var, ...müdahale etmezsek çocuklar ölecek. | Open Subtitles | لدينا اليقين بدون تدخّل أولئك المراهقين سيموتون |
| Ve bir keresinde ona, Beni yalnız bırakmazsa silahı çekip onu vuracağımı söylemiştim. | Open Subtitles | وسابقا، أخبرتُه إذا لَمْ يَتْركْني بدون تدخّل... ساحضرة وأقتله |
| Projenin gelişim gösterdiği ve birçok tasarım ödülleri aldığı zamanlarda yeni paydaşlar araya girdi ve projenin hedeflerini ve tasarımını değiştirdi. | TED | مع تطور المشروع وحوزه على عدة جوائز تصميم، تدخّل مساهمون جدد وغيروا أهداف المشروع وتصميمه. |
| Bu sistem herhangi biri insan müdahalesi olmadan çalışmak üzere dizayn edildi. | Open Subtitles | تمّ تصميم هذا النظام لكي يعمل دون تدخّل أية أيادٍ بشريّة |
| Avrupalılar bir müdahele gücü gönderiyorlar. | Open Subtitles | الأوربيين يَضِعون سويّة قوّة تدخّل |
| Umarım geldikleri yere geri dönerler ve onu yalnız bırakırlar. | Open Subtitles | أتمنّى بأنّهم فقط أعود إلى حيثما جاؤوا من ويتركوه بدون تدخّل. |