| Siyahi yerel bir toplulukta büyüyen herkes bu müziğe aşinadır. | TED | كل الناس الذين ترعرعوا في المجتمع الأسود المتحضر سيعرفون تلك الموسيقى. |
| Ve bu bana şehirlerde büyüyen insanların dahi doğal yaşam ve hayvanlara karşı doğal bir bağ hissettiğini hatırlatırdı. | TED | فيذكرني هذا أنه حتى من ترعرعوا في المدن يشعرون بتلك الصلة الطبيعية مع عالم الطبيعة والحيوانات. |
| Buradan bir kaç km ötede büyüdüler. | Open Subtitles | لقد ترعرعوا على بعد القليل من الاميال من هنا |
| Büyükannen, Anne ve Ralph şahane bir evde büyüdüler. | Open Subtitles | جدتك و(آن ) و (رالف) ترعرعوا في بيت رائع |
| Büyüdükçe aynı sevgi ve kendini adama özelliğini beslediler. | Open Subtitles | و عندما ترعرعوا , اظهروا نفس مستوى التفاني والاقتناع |
| 'Büyüdükçe ikisi de bu sevgi ve sorumluluk duygularını...' '...eğitimlerine yansıttılar.' | Open Subtitles | و عندما ترعرعوا , اظهروا نفس مستوى التفاني والاقتناع لتعليمهم |
| Kar maskesi takmalarına rağmen onları seslerinden tanımış. Çünkü birlikte büyümüşler. | Open Subtitles | على الرغم أنّهم كانوا يرتدون أقنعة تزلج إلاّ أنّه عرفهم من صوتهم، لأنّهم ترعرعوا معاً |
| Sokaklarda birlikte büyümüşler. | Open Subtitles | لقد ترعرعوا في الشوارع معا. |
| Şu savaş bölgelerinde büyüyen çocuklarla ilgili bir şeyler okudum. | Open Subtitles | لقد كنت أقرأ عن الأطفال الذي ترعرعوا في هذه مناطق الحرب. |
| Bu yüzden dağılmış ailelerde büyüyen ve kendilerine bağnazlık yapan ya da baskıcı davranan ebeveynleri olan kişileri araştırın. | Open Subtitles | لذلك ركزوا على الرجال الذين ترعرعوا في منازل مفككة و عانوا من وصاية والد متسلط و كذلك من كانوا ضحية التعصب الديني او التنمر |
| Sistemde büyüyen çocukları bilirim. | Open Subtitles | عرفت أطفالاً ترعرعوا في نظام الرعاية. |