| Evet, belki bu oyun bazı dürtülerin açığa çıkmasını sağlıyor. | Open Subtitles | أعني، لربّما اللعبة تزوّد مخرج للإندفاع المتأكّد، |
| Ve bir ada gibi barınak sağlıyor ancak uçan balıklar için değil, yumurtaları için. | Open Subtitles | وجزيرة كهذه تزوّد الملجأ، ليس للسمك الطائر، وإنما لبيضهم. |
| Yetişkin dişiler, yiyecek sağlıyor ve ilk savunma hattını oluşturuyor. | Open Subtitles | تزوّد الإناث البالغة الطعام وخط الدفاع الأوّل |
| SNM şüphesiz bu güzel yere güç sağlıyor... | Open Subtitles | الوحدة الصفرية التي تزوّد هذا المكان بالقدرة... |
| İlerde arabalara benzin doldurmak gerekmeyecek. Elektrik her ev için bedava olacak. | Open Subtitles | السّيّارات التي لا تحتاج أبدًاإلى تزوّد بالوقود طاقة مجّانيّة لكلّ عائلة |
| Yeniden benzin istemeyen arabalar. Her aile için bedava enerji. | Open Subtitles | السّيّارات التي لا تحتاج أبدًاإلى تزوّد بالوقود طاقة مجّانيّة لكلّ عائلة |
| Görüntüde kamplar var. Amerika'nın Suriye'deki Cihatcıların silahları Dark Water sağlıyor. | Open Subtitles | مخيّمات اللاجئين مجرّد واجهة، (أمريكا) تزوّد الجهاديين في (سوريا) بالسلاح مِن خلال (دارك واتر) |
| Kamyona benzin dolduruyor. | Open Subtitles | تزوّد الشاحنة بالوقود. |