| Bu öğleden sonra orada olduğunu ispatlayamazsın. | Open Subtitles | وأنت لا تستطيع إثبات أنها كانت هي ظهر اليوم |
| Hiçbir şeyi ispatlayamazsın. | Open Subtitles | لا تستطيع إثبات أيّ شيء. |
| - Bunu ispatlayamazsın. | Open Subtitles | أنت لا تستطيع إثبات ذلك |
| Hikayesinin doğruluğunu bize kanıtlayamaz ki. | Open Subtitles | هي لا تستطيع إثبات تلك الحكاية |
| - Bunu kanıtlayamazsın. | Open Subtitles | -يمكن أن يتم إيقافه للأبد -لا تستطيع إثبات ذلك |
| İnşallah kanıtlayabilirsin. | Open Subtitles | أرجو أن تستطيع إثبات ذلك يا صديقي |
| O filmi ben çarpmadım, ve yaptığımı kanıtlayamazsınız. | Open Subtitles | أنا لم اسرق هذا الفيلم ولن تستطيع إثبات أنني الفاعل |
| Bunu ispatlayamazsın. | Open Subtitles | لا تستطيع إثبات هذا... |
| Evet, ama Sherry Liddy'i sevdiğimi kanıtlayamaz, bu yüzden yeni şartlar altında tekrar pazarlık edeceğim, özellikle yeni doğan kızımdan nefret ettiğimi şartı. | Open Subtitles | نعم. ولكن (شيري) لا تستطيع إثبات حبي لـ(ليلي). لذا, سأعيد التفاوض تحت الظروف الجديدة, |
| Hiçbir şey kanıtlayamazsın. | Open Subtitles | أنت لا تستطيع إثبات أي شئ |
| Bin Ladin olduğunu kanıtlayamazsan, başka biri olmadığını da kanıtlayamazsın. | Open Subtitles | إن لم تكن تستطيع إثبات أنه (بن لادن)، إذاً على الأقل اثبت أنه ليس شخصاً آخراً |
| Asıl hata olan şey, böyle düşünmendir ve bunu da kendini kanıtlayabilirsin pekâlâ insanlığını kanıtlayabilirsin. | Open Subtitles | تستطيع إثبات إنسانيتك فقط أطلق سراح الرهائن، وأعدك... |
| Yani kanıtlayamazsınız. | Open Subtitles | بمعنى أنك لا تستطيع إثبات هذا |
| Müvekkilimin Bay Arcielo'nun muhbir olduğunu bildiğini kanıtlayamazsınız. | Open Subtitles | لا تستطيع إثبات أن موكلي كان يعرف أن سيّد (أرسيلو) كان مُرشداً |