| Alışveriş merkezinden satın alabileceğin türden büyük güzel bir kurabiyenin. | Open Subtitles | كعكة كبيرة جيدة كالتي يمكن أن تشتريها من المول ؟ |
| Ancak hastaneler bunu diğer bütün modellerden daha hızlı satın alıyor. | TED | لكن المستشفيات تشتريها أسرع من أي طراز آخر. |
| Avrupa'da henüz satın almadığınız nice tabloların, heykellerin bulunduğunu hatırlatırım size. | Open Subtitles | هناك الكثير من الصور و التماثيل في اوروبا التى لم تشتريها حتى الان |
| Hep bir numara küçük alırsın. | Open Subtitles | أنت تشتريها دائماً من مقاس واحد صغير للغاية |
| Ama ruhsatı yok. Yani teknik olarak yedek parça için satın alıyorsun. | Open Subtitles | ولكن ليس لدي سند ملكية فنياً, تشتريها لأجل قطع الغيار فقط |
| Neden annemden almadın? | Open Subtitles | سآتيك حالاً بحق الله،لما لم تشتريها مباشرة من أمي؟ |
| Çünkü alışveriş yaptığım yerde aldığın her kıyafet için Tayland'da bir çocuğa 1 kuruş veriliyor. | Open Subtitles | لأن مكان الذي أتسوّق فيه لكلّ قطعة لباس تشتريها تعطي فلسا واحد لطفل في تايلاند |
| "Kırarsan, ödersin" kuralını her şeye sıkı uygularım ve tatlım her şeye uygularım. | Open Subtitles | و لديّ سياسة صارمة حول "إذا حطّمتها ، تشتريها" في كلّ شيء ، أعني في كلّ شيء |
| Son olarak satın alıp almaman, umurumda bile değil. | Open Subtitles | و فى الاول و الاخر انا لا يعنينى ان كنت تشتريها ام لا |
| Para, satın aldığı şeylere göre daha fazla eğiticidir. | Open Subtitles | هُراء، المال شيء تربوي، أكثر من الأشياء التي تشتريها. |
| Ama eğer Japonların satın almasını istemiyorlarsa satmasınlar. | Open Subtitles | ولكن إذا كانوا لا يريدون أن تشتريها اليابان لا تبيعوها |
| satın alıp saldığın o kuşlar gibi. | Open Subtitles | مثل هذه الطيور التى تشتريها وبعدها تظن أنك أطلقت سراحها |
| satın aldıktan sonra hiçbir değeri kalmayan araba, elbise, mücevher gibi şeyler. | Open Subtitles | السيارات و الملابس و المجوهرات كل التفاهات التي لا تعني شيئاً بعد أن تشتريها |
| Ve onu satın alacak bayan deliye dönüp fikrini değiştirdi. | Open Subtitles | و كانت السيدة سوف تشتريها و لكنها ارتعبت و غيرت رأيها |
| Fikirlerinden birinin tuttuğunu söyledi. Şirketin teki satın almak istiyormuş. | Open Subtitles | قال إن إحدى أفكاره نجحت وأن شركة تود أن تشتريها منه |
| Kaybolma ya da çalınma ihtimaline karşı satın aldığında şirkete kaydettirirsin. | Open Subtitles | عندما تشتريها تقوم بالتسجيل مع الشركة في حال فقدتها أو تعرّضت للسرقة |
| Onu alırsın ve her zaman giyersin, inanılmazdır. | Open Subtitles | وتكوني متحمسة جدا وتحرصين أن تشتريها وتحصلين عليها وترتدينها طوال الوقت وتكون مذهلة جدا |
| - Satma onu böyle olduğunda satın alırsın. | Open Subtitles | إذن بيعيها لاتبيعها المفترض تشتريها |
| - Niye alıyorsun ki? | Open Subtitles | لماذا تشتريها اذا؟ |
| Kahve severim. Sen alıyorsun. | Open Subtitles | أريد قهوة, عليك أن تشتريها لي |
| O senin değil. Sen almadın. | Open Subtitles | هذه ليست لك لم تشتريها |
| Neden bu tip yarışmalarda aldığın her araban... dantelli elyafla dolu. | Open Subtitles | لماذا كل السيارات التي تشتريها للتحديات تأتي مزركشة ومبطّنّه ؟ |
| Arabayı çizersen zararı ödersin. | Open Subtitles | إذا خدشتها فعليك أن تشتريها |