| Ona zarar verirler. Valiliğin etik sorunlarından dolayı bir müvekkil kaybetmiştim. | Open Subtitles | بل تضر لقد فقدت عميل بسبب القضايا الأخلاقية من مكتب المحافظ. |
| Louise, tekrar kendine zarar vermeye başladığı için Coventry'e geri döndü. | Open Subtitles | ولويز هو العودة في كوفنتري لانها تضر نفسها بنفسها مرة أخرى. |
| Etiket,kurbanın takımına zarar verdiği gibi, ince kumaşlara zarar verebilir.. | Open Subtitles | بالرغم من وضعها على تنورتي لكنها لا تضر الأقمشة القيمة |
| Haklısın, ama içeriden biraz muhalefetin hükümete bir zararı olmaz diye düşünüyorum. | Open Subtitles | ليس تمامًا، لكني أتصور أن معارضة بسيطة في الحكومة، لن تضر |
| Enkazın altında gömülü kalan insanları düşünüyorum da, iki damla suyun bana zararı olmaz. | Open Subtitles | لقد مات الكثير من الناس تحت الأنقاض. بضع قطرات من الماء لن تضر لا تقلق. |
| İkincisi, büyümenin, insan nüfusunu destekleyen mal ve hizmetleri bizlere sağlayan toprağa zarar vermeyecek şekilde gerçekleşmesi gerekiyor. | TED | وثانياً على هذا النمو أن يحصل بطريقة لا تضر الأرض التي تؤمن لنا البضائع والخدمات التي تدعم السكان من البشر. |
| Atık haznelere girdiğinde ERVIS atıkları analiz ediyor, ayırıyor ve sıkıştırıyor ve süreç içinde deniz yaşamına hiçbir zarar vermeden süzülmüş suyu okyanusa geri pompalıyor. | TED | بمجرد دخول النفايات إلى الغرف، إيرفيس يحللهم ويفصلهم ويضغطهم ويضخ المياه المصفاة لتعود إلى المحيطات، كل ذلك بدون أن تضر بالحياة البحرية في هذه العملية. |
| Bence kimseye zarar vermediğiniz sürece bu zararsız bir önyargıdır. | TED | على ما يبدو ، على ما أظن ، هو تحيز غير مؤذي وأنك لا تضر أحدا حقا. |
| Ama 21. yüzyıl görevleri için, bu mekanik, ödül-ve-ceza yaklaşımı işe yaramıyor, genellikle işe yaramıyor ve genellikle zarar veriyor. Ne demek istediğimi göstereyim. | TED | لكن لمهمات القرن الواحد والعشرين، تلك الطريقة الميكانيكية ذات المكافأة والعقاب لا تنجح، غالباً لا تنجح وفي الغالب أيضاً تضر. دعوني أريكم ماذا أقصد. |
| çok fazla tatlı yemek yok,sana zarar verebilir. bunları aklında tutabilecek misin ? | Open Subtitles | لا تأكل الكثير من الحلويات إنها تضر بك ، هل تتذكر ذلك؟ |
| Bazen modern adamlar... kendilerine zarar verecek kadar modern olurlar. | Open Subtitles | الرجال العصريون في بعض الأحيان يتصرفون بصورة عصرية , تضر يمصلحتهم |
| Bize zarar veremezsin, ama biz sana verebiliriz. | Open Subtitles | لا يمكنك تضر بنا، ولكن يمكننا أن يضر بك. |
| - Yapma! DAC'de 20 yıl sağlığımıza zarar veremedi, değil mi? | Open Subtitles | عشرون سنة في الجمهورية الديمقراطية لم تضر بصحتنا، أليس كذلك؟ |
| Hayvanlarımız, insanlara her hangi bir nedenden dolayı zarar vermezler. | Open Subtitles | لدينا الحيوانات الصديقة لا تضر الناس من دون سبب. |
| Evet, kesinlikle. Başka neler yapıldığını kontrol etmek kimseye zarar vermez. | Open Subtitles | أجل، بالطبع لن تضر رؤيتكِ لما يملكه الأخرون |
| Son 20 yılda yeşil meteor taşı oradaki insanlara zarar verdi. | Open Subtitles | وكانت حجارة النيزك الخضراء تضر بالناس للعشرين سنة الأخيرة |
| Senin teknolojiye düşkünlüğün... özel hayatına zarar veriyor bence. | Open Subtitles | أعتقد ان خبرتك الالكترونيه اصبحت تضر حياتك الشخصيه |
| -Hiç sanmıyorum. Birazcık bilgi almanın zararı olmaz. | Open Subtitles | أتعرفين, القليل من المعلومات لن تضر أحداً |
| -Hiç sanmıyorum. Birazcık bilgi almanın zararı olmaz. | Open Subtitles | أتعرفين, القليل من المعلومات لن تضر أحداً |
| Ekstradan deneyim ve paranın bir zararı olmaz diye düşündüm. | Open Subtitles | لقد فكرت ان كسب المزيد من الخبرة و المال لا تضر |
| Raymond'ın ifadesi canımızı acıtır ama bizi komple bitiremez. | Open Subtitles | حسنا، شهادة ريمون تضر ولكن لا يمكن لها اخراجنا |
| Sence o viskiden bir bardak da ben içsem bağırsaklarım için kötü olur mu? | Open Subtitles | يا بنى ، هل كأس من هذا الويسكى تضر بقولونى العصبى ؟ |