"تعجّ" - Translation from Arabic to Turkish

• kaynıyor
• doludur
• dolusu
• dolup taşıyor

Bu bölge asi devriye kaynıyor. Yerliler onlardan korunmamıza yardım edebilirler.
تعجّ هذه المنطقة بالدوريات الثائرة هؤلاء الهنود يستطيعون مساعدتنا لتجنّبهم

Bak, bu bölge asi devriyesi kaynıyor. Bu yerliler onları atlatmak için bize yardım edebilirler.
تعجّ هذه المنطقة بالدوريات الثائرة هؤلاء الهنود يستطيعون مساعدتنا لتجنّبهم

Vücudumuz lökositlerle doludur: Her bir mikrolitre kanda 4.000-11000 arası lökosit vardır.
تعجّ أجسامنا بالكريّات البيضاء: فهناك ما يتراوح بين 4000 و 11000 كريّة في كل ميكرولتر من الدم.

İnsanımsı Yamyam Yeraltı Sakinleri. Bu kanalizasyon onlarla doludur.
شبيه الإنسان الآكل للحوم البشر تحت الارض هذه المجاري تعجّ بهم

Ya evet, depolar dolusu yayıncılık dünyası fenomeni hamur olmayı bekliyor.
طبعاً، عندي مخازن تعجّ بالأحداث العالمية تنتظر التخلّص منها.

Bu şehir, geceleri böyle pisliklerle dolup taşıyor.
هذه المدينة تعجّ بالتافهين أمثالهم ليلاً

- Evet. Bu makaleye göre doğu yakasındaki barların çoğu fahişe kaynıyor.
وفقًا لهذه المقالة، فإنّ أغلب حانات الجانب الشرقيّ تعجّ بالمومسات.

Kasabada her yer onlardan kaynıyor.
فالبلدة تعجّ بهم

Tepeler Sakson kaynıyor.
التّلال تعجّ بالسّاكسونيّين.

Issız Topraklar bunlarla kaynıyor.
الأراضي المهجورة تعجّ بهم

Bu şehir kadın kaynıyor.
هذه المدينة تعجّ بالنساء

Sokaklar Türk kaynıyor. Mümkünatı yok gidemeyiz.
الشوارع تعجّ بالأتراك

Alevli bir çarka zincirlenen, örümceğe dönüştürülen ya da karaciğeri bir kartal tarafından yenilen insanlar. Yunan mitolojisi, tanrıları kızdıran ölümlülerin başına gelen dehşet verici olaylarla doludur.
سواءً كانت عقوبة أحدهم تقييده بعجلة مشتعلة، أو تحويله إلى عنكبوت، أو أن يأكل صقر كبده، فإن الأساطير الإغريقية تعجّ بقصص الآلهة التي تُنزل الأهوال المروعة على البشر الذين يغضبونهم.

Gece, gökyüzü yıIdızlarla doludur.
تعجّ سماء الليل بالنجوم

New Orleans'ın her yeri hayaletlerle doludur.
(( مشيةأقربمعك) )" "نيو أورلينز) تعجّ بالأشباح)"

Bir araba dolusu adamın önünde kendi memelerinle oynayınca bir şey olmuyor yani?
واللعب بحلماتك في سيّارة تعجّ بالرجال، أليس فعلاً شاذ؟

Şu anda aptalca bir şey yapmadığım için mezarlıkta bir otobüs dolusu ceset var.
الآن ثمّة حافلة جولة تعجّ بجثث في المقابر لكوني لم أقدم على فعل أهوج.

Bir oda dolusu detektifle birlikte çalışıyorum.
إنّي أعمل في غرفة تعجّ بالمُحققين.

Şehir uyuşturucu bağımlılarıyla dolup taşıyor ve Li'l Zé daha da zengin oluyordu.
صارت المدينة تعجّ بالمدمنين وصار (ليل زي) ثرياً

Bölge onlarla dolup taşıyor.
تعجّ البلاد بهم.