| Atı gitsin. Koca bir dolap bu. New York'ta yaşıyorsun. | Open Subtitles | هذه خزانة كبيرة , وانت تعيشين في نيويورك تحتاجين للفضاءة |
| Yani Aşağı Doğu Yakası'nda yaşıyorsun ve hiç Çinli tesisatçı duymadın. | Open Subtitles | اذا تعيشين في الجانب الشرقي الادني ولم تسمعي ب سباك صيني |
| Artık Mission Hills'de yaşıyorsun diye burayı sevmiyorsun, değil mi? | Open Subtitles | ولا تكوني مثلها فقط لأنك تعيشين في تلال ميسون، حسنا؟ |
| Sırf büyük süslü bir evde oturuyorsun ve süslü yemekler pişirebilen bir aşın var diye farklı bir insan olduğunu mu zannediyorsun? | Open Subtitles | أتعتقدين فقط لأنك ِ تعيشين في منزل كبير وفاخر ولديك ِ طباخ الذي يطبخ طعامك ِ الفاخر بأنك ِ شخص مختلف ؟ |
| Bayan Dashwood, Devonshire'da yaşıyorsunuz! | Open Subtitles | أعتقد أنك تعيشين في ديفونشاير يا آنسه داشوود؟ نعم |
| Şimdi de mi, Mission Hills'de yaşadığın için memnun değilsin? | Open Subtitles | الست مسرورة انك تعيشين في تلال ميسون الان؟ |
| Bunu anlamıyorsan, hayal dünyasında yaşıyorsun demektir. Ameliyat iyi geçti. | Open Subtitles | فأنت تعيشين في الخيال. لقد خرج للتو من غرفة العمليات. |
| Sürekli dedim ki, "Nets, ben geleceği yaratırken sen geçmişte yaşıyorsun ve ben işimi bitirince sen bunun hakkında çalışabilirsin" | TED | وكنت أقول لها دائما : أنتِ تعيشين في الماضي بينما أنا أصنع المستقبل، وعندما أنتهي يمكنك دراسة ما أصنع |
| Şehirde yaşıyorsun. Dükkanlara gidiyorsun ve istediğin yiyeceği söylüyorsun. | Open Subtitles | أنتِ تعيشين في المدينة تمشين الى المتجر حيث الطعام تتناقله الأيادي |
| Bir fanusta yaşıyorsun. Dışarıdaki dünyayı düşünmüyorsun. | Open Subtitles | أنت تعيشين في شرنقة لا تفكرين في العالم الخارجي |
| Güzel bir dünyada yaşıyorsun, ama bunu bilmiyorsun. | Open Subtitles | انتى تعيشين في عالم جميل لكنك لا تعرفينه |
| Güzel bir dünyada yaşıyorsun, ama bunu bilmiyorsun. Özgürlüğe, güneşe, soluyabileceğin havaya sahipsin--" | Open Subtitles | انتى تعيشين في عالم جميل لكنك لا تعرفينه |
| Yani, küçük bir evde yaşıyorsun, kendine ve Allie'ye bakmak için bir grupta davul çalıyorsun. | Open Subtitles | أنت تعيشين في شقة صغيرة تعيلين نفسك وليزا من خلال العزف في فرقة |
| Bir fanusta yaşıyorsun. Dışarıdaki dünyayı düşünmüyorsun. | Open Subtitles | أنتي تعيشين في شرنقة لا تفكرين في العالم الخارجي |
| Sen şehrin diğer tarafında bir konakta yaşıyorsun. | Open Subtitles | أنتِ تعيشين في قصر على الجانب الآخر من البلدة |
| Kendi dairende yaşıyorsun, yepyeni bir araba aldın... | Open Subtitles | تعيشين في شقتك الخاصة، تشترين سيارة جديدة |
| Bir aileyle falan mı yaşıyorsun? | Open Subtitles | لقد ماتا هل تعيشين في بيت لتبني للأطفال؟ |
| Bizim evimizde yaşıyorsun, onunkinde değil. | Open Subtitles | أنت لا تعيشين في منزله أنت تعيشين في منزلنا |
| En seçkin otellermiş. Bir kabarcığın içinde yaşıyorsun. | Open Subtitles | أفضل الفنادق ، أنت تعيشين في بقعتك الصغيرة |
| Bu yüzden içeri girdin. Bir blok ileride oturuyorsun. | Open Subtitles | لهذا ذهبتِ إلي هناك أنتِ تعيشين في ذلك المكان |
| Çünkü bunca zamandır onunla günah olduğunu bile bile yaşıyorsunuz. | Open Subtitles | السبب سيدتي, أنك لا تقبلين أنك تعيشين في خطيئة معه طيلة هذا الوقت |
| New Jersey'de yaşadığın zaman seni daha fazla görüyormuşum gibi hissediyorum. | Open Subtitles | أشعر أنني كنت أراكِ بشكل أكثر "عندما كنتِ تعيشين في "نيوجيرسي |
| Görüşmenin bir yerinde şöyle bir şey söyledi: "Neden bir feminist olduğunuzu anlıyorum yani biliyorsunuz işte; yaşadığınız yer Türkiye" | TED | وفي نقطة ما في حديثنا، قالت: "أنا أفهم لماذا أنت ناشطة نسوية، فكما تعلمين، أنت تعيشين في تركيا." |