| Girin lütfen. Kusura bakmayın, kahve kaynıyor da. | Open Subtitles | .تفضل بالدخول اسفه، القهوة تغلي يجب ان اصبها |
| İçinde bir şey yokken kaynıyor. Bunu bazen yapıyor. | Open Subtitles | إنها تغلي ولا شيئ بداخلها أحياً تفعل ذلك |
| sıcak su kaynakları ve gayzerler taşlık ve kurak zemninden kaynayarak patladılar. | Open Subtitles | الينابيع الساخنة و السخانات التي تغلي عبر المناظر الطبيعية الصخرية و القاحلة. |
| Su nasıl kaynar biliyorsun demek. | Open Subtitles | إذاً أنت تعرف كيف تغلي الماء ؟ |
| Sanırım çaydanlıktaki su kaynadı. | Open Subtitles | الجميع يدركون كيف أعتقد ان غلايتي تغلي |
| Kardeşi Şimşek, dünyayı kavuran ve denizi kaynatan beyaz, parlak bir ateş savurdu. | Open Subtitles | أخوه، البرق، كان يستخدم ببراعة رمحاً مشتعلاً بنار بيضاء، التي حرقت الأرض، وجعلت البحار تغلي |
| Tezgâh ısınıyor. | Open Subtitles | طاولة الطعام تغلي |
| Buhar bulutlarından, kaynayan denizlerden ve patlayan volkanlardan başka bir şeyin olmadığı. | Open Subtitles | لا شئ بخلاف السحاب و البخار البحار التي تغلي و البراكين المتفجرة |
| Tavşan pişirecek! | Open Subtitles | سوف تغلي أرنباً |
| Ateşin altını kısıp Dee'nin kaynamaya devam etmesini sağlayabilir misin? | Open Subtitles | حسناً، أيُمكنك خفض الحرارة والإبقاء على دي تغلي في النار؟ |
| - Fokurduyor bebeğim! | Open Subtitles | -إنها تغلي يا عزيزي -ماء ساخن |
| Dünya'ya bu kadar yakınken, atmosferi ateşe verip denizleri kaynatmaya yeter. | Open Subtitles | هذا القرب من الأرض يكفي لجعل الجو يشتعل والبحار تغلي |
| Denizin neden kızıp kaynadığından, ve domuzlarda kanat olup olmadığından. | Open Subtitles | ولماذا تغلي مياه البحر وإذا كان للخنازير أجنحة |
| Isınıyorsun, kaynıyor, | Open Subtitles | أنت تزداد حرارة. تغلي |
| Kraliyetin kanı kesinlikle kaynıyor! | Open Subtitles | إن الدماء الملكية يمكن أن تغلي! |
| Kanım kaynıyor. | Open Subtitles | ... هذا الشعور ... إن دمائي تغلي |
| Baba, makarna kaynıyor. | Open Subtitles | أبي، الباستا تغلي. |
| Kasaba kaynıyor resmen. | Open Subtitles | هذه البلدة تغلي |
| Evet, en azından üstüne bir fincan sıcak kahve dökmedin. | Open Subtitles | على الأقل لم تسكب وعاء من القهوة التي تغلي على قميصك |
| En azından pantolonuna bir fincan dolusu sıcak kahve dökmedin. | Open Subtitles | على الأقل لم تسكب وعاء من القهوة التي تغلي على قميصك |
| Peki, şimdi kaynar su getirmesini iste. | Open Subtitles | . حسناً ، إذاً يجب عليك أن تغلي الماء |
| Bu bile. kaynar olmasına gerek yok. | Open Subtitles | حتّى هذه، وحتّى لو لم تكن تغلي |
| 4 saat kaynadı. | Open Subtitles | لقد كانت تغلي لأربع ساعات. |
| Ama bakalım kürsünün üzerinde duran ve ciğerinin tüm gücünü kullanarak çıkardığı sesiyle kanınızı kaynatan size hayatınız boyunca savaş verdiğiniz değerlere tümüyle karşı çıkan biri, acaba konusunda ne kadar bilgili? | Open Subtitles | دعونا نرى رجل موثوق به، بإمكان كلامته أن تغلي دمك... والذي يقف أمام الجميع ويدعو بأعلى صوته... أن أياً منكم لرغب قضاء حياته طلباً للحرية. |
| Tezgâh ısınıyor. | Open Subtitles | طاولة الطعام تغلي |
| Gördüğünüz gibi kaynayan nehirler dünyada bulunmakta, ancak genelde volkanlarla ilişkilendirilmektedirler. | TED | أتعلمون توجد الأنهار التي تغلي في العالم، ولكن التي يُصاحبها البراكين عموماً. |
| Tavşan pişirecek! Tavşan pişirecek! | Open Subtitles | سوف تغلي أرنباً! |
| Şu anda kanın kaynamaya başladı. | Open Subtitles | هذه دماؤك بدأت تغلي |
| - Fokurduyor. | Open Subtitles | -إنها تغلي |
| Annesi de mutfağa gidip üç demlik su kaynatmaya başlamış. | Open Subtitles | فدخلت أمّها للمطبخ وبدأت تغلي الماء في 3 أوعية. |
| Denizin neden kızıp kaynadığından, ve domuzlarda kanat olup olmadığından. | Open Subtitles | ولماذا تغلي مياه البحر وهل للخنازير أجنحة |