| Eğer sen benim adımı şarkı yapıyorsan, bende seninkini şarkı yaparım. | Open Subtitles | إذا أنتى يمكن أن تغنّي اسمي، أنا يمكن أن أغنّي لك |
| YıIbaşındayız ve sen çıplaklık ve Fransa hakkında şarkı söylüyorsun. | Open Subtitles | إنه عيد الميلاد و أنت تغنّي عن العري في فرنسا |
| İnsanlara gerçek zamanda birlikte şarkı söyletebilir miydik? | TED | هل نستطيع جعل الناس تغنّي معا في نفس الوقت؟ |
| Çölde şarkı söyleyen ruhları dinleyelim. | Open Subtitles | دعنـا نستمع إلى الروح التي تغنّي في الصحراء البعيدة |
| Bütün hafta bu saçma şarkıyı söyleyip durdun. | Open Subtitles | أنت تغنّي ذلك الكلام الفارغ طوال الإسبوع |
| Hayırsever Balosu'nda Fhloston Cenneti'nde şarkı söyleyecek. | Open Subtitles | إنها تغنّي في حفلة خيرية في جنة فهلوستون |
| Hayırsever Balosu'nda Fhloston Cenneti'nde şarkı söyleyecek. | Open Subtitles | إنها تغنّي في حفلة خيرية في جنة فهلوستون |
| Madea, bunu duymak istemiyorum. O koroda şarkı söylemeyecek. | Open Subtitles | مادّيه, لا أريدها أن تسمع ذلك إنّها لن تغنّي في تلك الجوقة |
| Kendisi şarkı söylemese bile, sana şarkı söylettirebilir. | Open Subtitles | حتى إذا هو لم يستطع الغناء، يمكن أن يجعلك تغنّي |
| şarkı söylediğinde sesin o kadar farklı geliyor ki. | Open Subtitles | لا يمكنني أن أصدّق كيف صوتك يكون مختلف عندما تغنّي |
| - İçine girdiğinde şarkı söylemek zorundasın. - Umurumda bile değil. Bak ne söyleyeceğim? | Open Subtitles | ـ عليك أن تغنّي عندما يصيب أحدٌ ما الهدف ـ لا أهتمّ ، أتعرف لماذا ؟ |
| Tek yapmak istediğimi günlerimi onun konuşmasını, şarkı söylemesini ve telefonda temizlikçi kadına bağırmasını dinleyerek geçirmek. | Open Subtitles | كلّ ما أشاء، هو قضاء وقتي أستمع إليها تتحدث، تغنّي وتصرخ على عاملة التنظيف على الهاتف |
| Bu yüzden her yeni öğrenci yemek yemeden önce dans eder, rol yapar ya da şarkı söyler. | Open Subtitles | وهذا يعني أنّ على كلّ طالبة جديدة أن ترقص، تمثّل أو تغنّي لتستحقّ عشاءها |
| Onu her gün bir şarkı mırıldanırken duyar, ya da ona aldığı yeni bir bibloya bakarken görürdüm. | Open Subtitles | أسمعها كلّ يوم، تعلمين تغنّي لحناً صغيراً أو التحديق في بعض دمى الأطفال الجديدة التي أحضره لها |
| Hayır, önceleri kardeşleriyle beraber şarkı söyleyen dinci hatun. | Open Subtitles | لا، الفتاةُ المرمونيّة الّتي . تغنّي مع إخوتها |
| Siyah AVM'nin oradaki DoubleTree'de şarkı söylerken... - ...dinlemeye davet etti beni de. - Evet. | Open Subtitles | فدعَتْني لسماعها تغنّي في دبلتري''في السوق الأسود''. |
| Aslında, bizim erkeklerimizin şarkı söyleyen kadın sesini duymasına bile izin verilmez. | Open Subtitles | في الواقع, رجالنا ليس مسموحٌ لهم حتّى أن يستمعوا لامرأة تغنّي |
| şarkı söylemen istenene kadar şarkı söylemeyeceksin, ve hizmetçinin elinden yiyecek tepsisini asla almayacaksın. | Open Subtitles | وأنت لن تغنّي إلا إذا كان هناك غناء جماعي وأنت لن تأخذ أبدا الطبق إلى المموّن |
| Oğlum, önümüzdeki haftaki doğum günü partisinde şarkı söylemenizi istiyor. | Open Subtitles | ابني يريدك أن تغنّي في حفلته في الأسبوع القادم |
| şarkı söylediğin, mırıldandığın adam bu. | Open Subtitles | هذا الرجل من تغنّي له، تُهمهمين إليه |
| Bütün hafta bu saçma şarkıyı söyleyip durdun. | Open Subtitles | أنت تغنّي ذلك الكلام الفارغ طوال الإسبوع |