| Ama biri sana hediye verdiğinde onu nazikçe kabul etmelisin. | Open Subtitles | و لكن حين يعطيك أحدهم هدية يحب أت تقبلها بامتنان |
| Bunu gerçekten kabul etmek için bence hepsi de şu an çok zor olan üç şeyi yapmalıyız. | TED | ومن أجل تقبلها حقًا، أعتقدُ أننا نحتاجُ إلى ثلاثة أمور: يشكلُ كلٌ منها تحديًا في الوقت الحالي. |
| Onunla savaşamazsınız, bundan dolayı onu kabul etmeli ve onunla çalışmanın bir yolunu bulmalısınız. | TED | لا يمكنك محاربتها، لذا تقبلها وأحصل على وسيلة للعمل معها. |
| Çocuklarınızı Chuck E. Cheese'e götürdünüz ve onu öpmedin bile. | Open Subtitles | أخذتم أطفالكم إلى تشوك إي تشيز و لم تقبلها حتى |
| Ama sen, sadece ilgilenmedin benim uyuduğumu düşünüp, öperken gördüm seni. | Open Subtitles | لكن أنت, أنت لا تحب هذا فحسب لكني رأيت تقبلها بينما تظن أنني نائم |
| Tamam, şimdi, onunla flört et, hatta öp onu ve o etek üzerinden çıkıversin. | Open Subtitles | حسناً ، والآن ستقوم بمغازلتها فحسب وربما حتى تقبلها وستقفز تنورة الأرنب تلك بعيداً عنها |
| Onu öpmek istiyorsundur herhalde, değil mi? | Open Subtitles | أنت تريد أن تقبلها اليس كذلك؟ انظر.. |
| Nehrin orada o kızı öptüğünü gördüm. | Open Subtitles | عند النهر لقد رأيتك و أنت تقبلها |
| Bana kabul edeceği tek hediyenin özür olacağını söyledi. | Open Subtitles | وقالت أن الهدية الوحيدة التي تقبلها مني هو إعتذار متذلل |
| Sorun yok. Bu birinin kabul edebileceğinden çok daha fazla garip bilgi. Güven bana, biliyorum. | Open Subtitles | لا بأس ، فأنت تتلقى كثير من المعلومات التى يصعب على أى شخص تقبلها ، ثق بى فأنا أعلم هذا |
| Şu tavsiyemi iyi dinle: "El-Faziz Suikastçileri" sana bir hediye gönderdikleri zaman, hediyeyi kabul et. | Open Subtitles | اتركني أساعدك. اذا اعطاك قتلة الفازيز هدية فيجب ان تقبلها |
| Bazılarımız bunu kabul ederse, pratik olarak diğeleri de suçlu duruma düşer. | Open Subtitles | اذا تقبلها البعض فالأخرون سيكونوا مذنبين |
| Burada kabul görmen için gereken bir dönem bu. | Open Subtitles | إن الموقف الوحيد للتغلب على تلك الموجة هو تقبلها |
| İnsanların kabul etmek istemedikleri durumlarda güçlü olmalarını sağlayan bir dua vardır. | Open Subtitles | هناك صلاة مقصودة لإعطاء القوة إلى الناس الذين واجهتهم ظروف لا يريدون تقبلها |
| Çocuklarinizi Chuck E. Cheese'e götürdünüz ve onu öpmedin bile. | Open Subtitles | أخذتم أطفالكم إلى تشوك إي تشيز و لم تقبلها حتى |
| Sorgu hakiminin duruşmasından hemen önce öperken görüldüğün genç kadın hakkında profesyonelce düşünme yeteneğini sorguluyorum. | Open Subtitles | أنا أشكك بقدرتك على التفكير بإحترافية حول فتاة شابة تمت رؤيتك وأنت تقبلها قبل لحظات من جلسة التحقيق الجنائية |
| Sonra kızı öp. Kuvvetlice! | Open Subtitles | و بعدها تقبلها ، بشدة ، كن حقيقيا |
| öpmek istediğin kadını öperler. | Open Subtitles | يقبل المراءه التي تريد ان تقبلها |
| -onu öptüğünü gördüm. | Open Subtitles | لقد كنا في مطارده -لقد رأيتك تقبلها |
| Belki onu tekrar öpmen gerek, David. | Open Subtitles | ربما عليك ان تقبلها مرة اخرى ديفيد. |
| Coop, Coop. Onu öperken tutkuyla öpmelisin. | Open Subtitles | كلا, (كوب), عندما تقبلها, يجب أن تقبلها بشغف. |
| Bırak da öpeyim seni. Dur! Sakın öpme onu. | Open Subtitles | دعني أقبلك - توقف، لا تقبلها - |
| Beni sanki onu öpüyormuş gibi öpmeni istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن تقبلني كما لو كنت تقبلها |
| Tanrım, ona bir hoşça kal öpücüğü vermeyecek misin? | Open Subtitles | ياإلهى، ألن تقبلها حتى قبلة الوداع؟ |
| Neden onu öpmüyorsun Griffin? | Open Subtitles | حسنا لما لا تقبلها يا جريفن؟ |
| Onu öpüyor muydun? | Open Subtitles | أين تقبلها ؟ |
| Uzun, bitmek bilmeyen el sıkışma. Onu öpmeliydin. | Open Subtitles | تلك المصافحة الطويلة كان يجب عليك ان تقبلها |