| Bana şekerleme getiren şişman kadın bile âşık olmamıştı. | Open Subtitles | لَيسَ حتى تلك السيدةِ السمينةِ الذي جَلبَني أَغْشُّ. |
| O kadın gene büyükanne donunu ipe mi asmış? | Open Subtitles | تلك السيدةِ وَضعتْ كيلوتَ جدّتِها الكبيرِ على القماشِ ثانيةً؟ |
| Gemi denize açıldı. Şişman kadın... | Open Subtitles | تلك السفينةِ أبحرتْ، تلك السيدةِ السمينةِ عِنْدَها... |
| - O bayan niçin dönüp gitti? | Open Subtitles | الذي — الذي كَانَ تلك السيدةِ مُسْتَدْار؟ |
| Galiba şuradaki bayan Selina'nın fotoğrafını çekti. | Open Subtitles | يا، أعتقد تلك السيدةِ هناك التقطت للتو صورة سيلينا. |
| İş bulma ajansındaki "tavrını beğenmiyorum" diyen kadın vardı ya. | Open Subtitles | تَعْرفُ تلك السيدةِ مِنْ وكالةِ العمل المؤقّتَ الذي يَقُولُ بأنّني هَلْ عِنْدي a موقف سيئ؟ |
| Fuardaki şu karikatür çizen kadın, onda bir kusur bulamadığından çizmeyi reddetti. | Open Subtitles | تلك السيدةِ في المعرضِ، التي عَمِلتْ الكاريكاتيراتَ، رَفضتْ سَحْبه لأنها لا تَستطيعُ أَنْ تَجدَ a عيب. |
| Şu kadın sana işaret ediyor. | Open Subtitles | تلك السيدةِ تُرسل اشارُة لك. |
| Bu güzel bayan anlamıyor. | Open Subtitles | تلك السيدةِ الجميلةِ لا يَفْهمُ. |
| Monk, o bayan Kuzey Amerika'nın en stresli işine sahip. | Open Subtitles | Monk، تلك السيدةِ حَصلتْ على الأكثر الشغل المرهق في أمريكا الشمالية. |
| Peki,bıyıklı bayan gelip dolabımızı düzenlediğinde pek öyle olmuyorsun | Open Subtitles | حَسناً، أنت لَمْ تَحْصلْ على كُلّ الحارون عندما تلك السيدةِ بالشاربِ جاءَ ونظّمَ حجراتَنا! |
| Bu bayan az önce ikiye ayırdı. | Open Subtitles | تلك السيدةِ فقط فَصلتْها. |