| Kaydettiğiniz gürültünün ölçümü ile kıyaslandığında, inanılmaz doğru bir referans verir | Open Subtitles | تمنحك الآحترافية الدقيقة المرجعية تجاه التي تستطيع قياس الضجيج الذي تستقبله |
| Ayrılık dönemleri, size her zaman aşkın değerini ölçme fırsatı verir. | Open Subtitles | إن فترةً من الهجران دائماً ما تمنحك الفرصة لقياس قيمة الحب. |
| Eyalet sana istediğin yöntemi seçmek için izin veriyor. | Open Subtitles | الحكومة تمنحك حق اختيار الطريقة التي تموت بها. |
| Bu iş sana çapkınlık dönemlerinde tattığın heyecanı veriyor. | Open Subtitles | تلك الوظيفة تمنحك الإثارة التي كنتَ تجدها أثناء المغازلة |
| Sana çocuklar veren ve kahveni yatağına getiren... ..İri, sıcak, güzel bir kadın... | Open Subtitles | تخيل لو لديك زوجة مُستقره تمنحك أطفال من صُلبك,وتُحضِر لك القهوة بالفراش, تكون ناضجة,ناعمة دافئة و جميلة. |
| Disiplin soruşturması olan birine hiçbir okul burs vermez. | Open Subtitles | لأن لا توجد مدرسه تمنحك منحة المدرسيه لحالة الأنضباط |
| teğet fikirleri değerlendirmek, doğrusal olmayan yönleri de düşünmek, beklenmedik sıçramalar yapmak için zaman sağlıyor. | TED | المماطلة تمنحك الوقت للنظر في أفكار متباينة، للتفكير بطرق تباعدية، للقيام بقفزات غير متوقعة. |
| Ama bütün hepsini görmek insana biraz huzur verir. | Open Subtitles | ولكن رؤية المسار كاملاً تمنحك بعض الطمأنينة. |
| Unutma, sadece ruhsal durumun sana güç verir. | Open Subtitles | فقط تذكري ان حالتك العقلية تمنحك كل القوة |
| Görüyorsun, toplu pazarlık size güç verir. | Open Subtitles | أترون، لهذا السبب تمنحك المُفاوضات الجماعيّة القوّة. |
| Ehliyet almak sana bir özgürlük verir ama bazen seni tutsak da eder. | Open Subtitles | أعرف. الرخصة تمنحك حرية كبيرة لكن بطريقة ما تبقى كالسجين |
| Ve Bayes karar teorisinin altında yatan budur; duyusal verilerinizi önceki bilgilerinizle harmanlayarak yeni inançlar üretmenizi sağlayacak ideal yöntemin matematiğini verir. | TED | ومفهوم نظرية إتخاذ القرار البايزي أنها تمنحك عن طريق الرياضيّات السبيل اللأمثل لدمج معارفك المسبقة مع أدلّتك الحسية لتوليد معتقدات جديدة. |
| Annen hala paranı veriyor mu? | Open Subtitles | أما زالت أمك بالتربية تمنحك شيكات النفقة؟ |
| Uygun gördüğünde fişi çekmene izin veriyor. | Open Subtitles | إنها تمنحك السلطة الكاملة لفصلي عن الأجهزة حينما ترين الوقت مناسب |
| Bu durum size, başkanlığınızı istediğiniz şekilde bırakma şansını veriyor. | Open Subtitles | انها تمنحك فرصة للانتهاء من رئاستك بالطريقة التي تريدها |
| Yaşadıkların, sana kontrol etme hissi veren olağan işlevleri baskılamış olabilir. | Open Subtitles | إن تجربتك ربما تكون قد غلبت علىوظائفكالحيوية... التي تمنحك إحساساً بالتحكم |
| Enerji veren tek içecek. - Her kadının... - bu kadından önceki adam | Open Subtitles | الحليبواحد والتي تمنحك الطاقة. |
| Yaşadıkların, sana kontrol etme hissi veren olağan işlevleri baskılamış olabilir. | Open Subtitles | إن تجربتك ربما تكون قد غلبت على وظائفك الحيوية... التي تمنحك إحساساً بالتحكم. |
| Bir amiral yıldızı size bu kumarı oynama hakkını vermez. | Open Subtitles | ولا زالت رتبة الأدميرال لا تمنحك الحق للقيام بالمُخاطرة |
| en iyisini yapmış olsanız da, yaşam size her zaman mutlu bir son vermez. | Open Subtitles | ،وقد بذلت قصارى جهدك ولا تمنحك الحياة دائماً النهاية السعيدة |
| Scribner's daha fazla fırsat vermez. | Open Subtitles | لا يمكن لـ (سكربينر) أن تمنحك المزيد من الدفعات. |
| ...gereken potansiyeli de yeterince sağlıyor. | Open Subtitles | أيضاً تمنحك الإمكانية كي تصبح جراحاً جيداً |
| Ve şunun farkına vardım; durum ne olursa olsun genellikle huzur ve kabullenme ile karşılaştım. Küçücük şeyler, minicik anlar bu dünyaya getirdiğin zerre kadar şey, size hayatınızın son anlarında huzuru sağlıyor. | TED | ادركت انه بغض النظر عن الظروف انه عامة يقابل بسلام و قبول انه تلك الاشياء الصغيرة اللحظات الصغيرة الاشياء الصغيرة التي احضرتها للعالم هي التي تمنحك السلام في هذة اللحظات الاخيرة |
| İki avuç dolusu kaju fıstığı, önerilen Prozac dozuna eşit bir iyileşme sağlıyor. | Open Subtitles | تمنحك قبضتان من الكاجو المعادل العلاجي لِجرعة موصوفة من الـ(بروزاك). |