| Birkaç yıl içinde ses tanıma her bilgisayarda standart olacak. | Open Subtitles | فى سنوات قليلة تمييز الاصوات سيكون موجود على أى حاسوب |
| Her gün çevremizde sessizliğin sonuçlarının kendilerini ayrımcılık, şiddet, soykırım ve savaş olarak dışa vurduğunu görüyoruz. | TED | كل يوم من حولنا نرى آثار الصمت تجسّد نفسها على شكل تمييز وعنف وإبادة وحرب. |
| Belli bir testi var: Saklı bir tehdidi fark edip karşılık verebilir misiniz? | TED | هو اختبار معين: هل تستطيع تمييز تهديد خفي وتتصرف ازائه؟ |
| Gözlerin bunca aydır orayı terk etmedi. Acıyı tanırım. | Open Subtitles | عينيك لم تبتعد عنها أبداً طوال هذة الأشهر أستطيع تمييز الألم |
| dedim. Yanıtımın biraz kendini beğenmiş tavırlı olduğunu biliyorum, ama burada önemli bir ayrım yatıyor, çünkü ben duyarlılık eğitimine değil, | TED | الآن، أنا أعلم أنه رد مفخم قليلاً، رَدي عليها، ولكنه تمييز مهم، لأنني لا أعتقد أن ما نحتاج إليه هو تدريب الحساسية. |
| Canlarını alan uçak kazası öylesine sert, öylesine gerçekti ki cesetleri teşhis edilemedi. | Open Subtitles | تحطمت الطائرة وخطفت أرواحهم كان هذا خطيرا و بسيطا ولم يتم تمييز أجسادهم |
| Yapılan hiç bi' sosyal ayrımı.. sevmiyorum. | Open Subtitles | انا لم الاحض اي تمييز اجتماعي على الاطلاق |
| "Arıcılık ve Kraliçenin ayrımcılığı Üzerine Bazı Fikirler." | Open Subtitles | كتاب صغير عن ثقافة النحل مع بعض الملاحضات عن تمييز الملكة |
| Bu, ani yüzleri tanıma yetisi kaybı, insanların başına gelen bir durumdur. | TED | هذا الفقدان المفاجئ لقدرة تمييز الوجوه يحدث فعلا للأشخاص. |
| Çok ender vakalarda amigdalası hiç bulunmayan insanlar olabiliyor ve bu kişiler korku ifadelerini tanıma konusunda son derece engellidir. | TED | هناك حالات نادرة جداً من الأشخاص الذين يفتقدون إلى "اللوزة" تماماً، وهم غير قادرين بشكل كبير على تمييز تعابير الخوف. |
| Yüz tanıma programına karşılaştırma yaptırabilmek için bize 17 nokta lazım. | Open Subtitles | ونحتاج حوالي 17 لبرنامج تمييز الوجه لإجراء مقارنة |
| Bir ayrımcılık davası açmak istiyorum. | Open Subtitles | لكنّي أودّ أن أقيم شكوى تمييز ضدّ منظمة حرم جامعي |
| Misafirlerine ayrımcılık yapıp, iyi mallarını sadece bir kaç kişiye sunuyorsun. | Open Subtitles | تمييز ضيوفك وتقديم النبيذ الجيّد فقط لفئة مختارة |
| Bu ilk ağaç için, ağacın gövdesi, dalları yaprakları ve meyveleri arasında fark olmamalıydı. | TED | لأن هذه أول شجرة فاكهة، لم يكن هناك أي تمييز بين الجذع والفروع وأوراق الشجر والفواكه. |
| Bu şekilde türbülansı fark ederiz ama türbülans neden meydana gelir? | TED | وبهذا نستطيع تمييز الاضطراب، لكن ما الذي يؤدّي لحدوثه؟ |
| Evlileri hemen tanırım. Çocuklarınız var mı? | Open Subtitles | أستطيع دائماً تمييز المتزوجون هل لديك أبناء؟ |
| Kendimi nerde görsem, bu yüzden onu da tanırım. | Open Subtitles | أستطيع تمييز نفسي و بالتالي تمييزه من أي مكان |
| Geçmişle şimdi ve gelecek arasında, ve orası ile burası arasında hiçbir ayrım kalmaması sonucu, her yerde, AN la başbaşayız, bu AN a artık "Dijital Şimdi" diyeceğim. | TED | مع تمييز لا تترك بين الماضي، في الوقت الحاضر وفي المستقبل، وهنا أو هناك، ونحن مع هذه اللحظة في كل مكان، ترك هذه اللحظة التي سوف اسمية الرقمية الآن. |
| Kırk metre uzaktaki birini geceyarısı gözlüksüz olarak teşhis etmesi gerekiyordu. | Open Subtitles | كان لزاماً عليها أَن تكون قادرة على تمييز شخص على بعد 60 قدم، في الليل، بدون نظارات. |
| Biz Cezayir halkının arasında ırk ayrımı yapmayız. | Open Subtitles | عندما نقول الشعب الجزائري، لا نجري أيّ تمييز للعرق. |
| Biz Folsom Gıda'ya aynı şey için dava açarken senin adın bir cinsiyet ayrımcılığı davasında geçemez. | Open Subtitles | لا يمكنكِ بأن تكوني المدعى عليه في قضية تمييز الجنسي بينما نحن في الأساس نقاضي فولسوم للأغذية بنفس القضية |
| Yanıp sönen farklı ışıkların hepsini göremedim, renkleri ayırt edemiyorum. | TED | فلم يكن بمقدوري رؤية الأضواء الوامضة المختلفة، ولا تمييز الألوان. |
| Açık ve koyu mavi arasındaki farkı çok daha hızlı görüyorlar. | TED | إنهم أقدر على تمييز الفرق بسرعة بين الأزرق الفاتح والغامق. |
| Kognitif patern tanımlama programı kafasında neler olduğunu bize söyleyebilir. | Open Subtitles | ربّما يخبرنا برنامج تمييز الأنماط الإدراكيّة بما يدور في عقلها |
| -Bir çeşit barbekü sosu. Onun yemeğini tanımasını sağlıyor. | Open Subtitles | نوع من صلصة الشواء يساعده على تمييز غذائه |
| Kimseyi tanıyamıyor ama yine de görebilirsiniz. | Open Subtitles | انه لا يستطيع تمييز أحد ولكن باستطاعتك الذهاب لرؤيته |
| Bu şekilde ölüm sırasındaki çatlakları tespit edebilir ve böylece, ölüm nedeninin kafatası ve göğüs kafesindeki travma olduğunu saptayabiliriz. | Open Subtitles | بهذه الطريقة، يمكننا تمييز كسور ما قبل الوفاة وبناء على ذلك، نحدد أنّ سبب الوفاة كان ضربة إلى الجمجمة وتجويف الصدر |
| ırk ya da inançlarından dolayı ayrımcılığa uğramış olabilirler. | Open Subtitles | قد يواجه تمييز بسبب الجنس أو المذهب. |