"تواجدي" - Translation from Arabic to Turkish

• olduğumu
• olmamın
• olma
• olmaktan
• olmamı
• olmayı
• olmamam
• olmadığım
• olmam
• Varlığım
• olduğuma
• bulunduğum

Çünkü; benim nerede olduğumu, gece nerede uyuduğumu, ne yaptığımı görebilirsiniz.
لأنه باستطاعتكم معرفة مكان تواجدي ، وأين أنام في الليل ، ومالذي أفعله.

Ve neden Afrika'da olduğumu anlatmaya başladım, Cantor'un kümesini görünce çok heyecanlandılar.
و شرعت في شرح سبب تواجدي في افريقيا, و قد كانوا شديدي الاهتمام عندما شاهدوا مجموعة كنتور.

Oradan babamı arayıp aslında nerede olduğumu söylerim
سأتصل بها وبعد ذلك سأخبر والدي عن مكان تواجدي

Burada olmamın sebebi... Benim verdiğim ifadede hatalar var.
الأن، أن سبب تواجدي هنا .هو أن شّهادتي غير دقيقة

Ama burada olma nedenim, baban, başka önemli bir bayram geleneğimizi ikimizin de kaçırmasını istemedi.
لكن سبب تواجدي هنا لأنه لم يرد أن نفوت تقليد مهم آخر للعطلة.

Bak, neden burada olduğumu bile bilmiyorum. Ürolog iyisin dedi.
اسمع ، انا لا اعرف سبب تواجدي هنا طبيب الامراض البولية اخبرني انني بخير

Belki de Perez benim bu problemlerimi çözebilir, ya da bana kim olduğumu hatırlatmakta işe yarar.
ربما يستطيع بيريز حل أزمة تواجدي هنا أو على الأقل يذكرني بما كنت عليه

Ve Mitchell o balkondan düştüğü sırada nerde olduğumu zaten doğrulamıştık.
وكنا قد حسمنا مايتعلق بمكان تواجدي عندما سقط متشل من تلك الشرفة

Başka ne sebepten polis merkezinde olduğumu sansın ki?
ما خلاف ذلك سيستدعي تواجدي في قسم الشرطة؟

Striptiz kulübündeki kızlarla konuşun. Orada olduğumu hatırlayan biri olmalı.
تحدّث إلى الفتيات بنادي الرقص سيتذكّر أحدهم تواجدي هناك

O bakışa dayanarak neden burada olduğumu biliyorsun gibi.
إستنادًا لهذه النظرة، فأنتِ تعرفين سبب تواجدي هنا علمتُ ذلك، علمتُ ذلك

İstersen avukatını arayabilirim, ama burada olmamın sebebi o insanları senin öldürdüğünü düşünmemem.
سأتصل به إن شئت، ولكن سبب تواجدي هنا هو أنني لا أعتقد أنّكَ قتلت اولئك الأشخاص

İstersen onu arayabilirim, ama burada olmamın sebebi o insanları senin öldürdüğünü düşünmemem.
سأتصل به إن شئت، ولكن سبب تواجدي هنا هو أنني لا أعتقد أنّكَ قتلت اولئك الأشخاص

Onunla çok gurur duyuyorum, burada olmamın bir nedeni de bu zaten.
وإنني لفخور جداً به والذي هو سبب تواجدي هنا

-Artık birlikte olmadığımızı ona söyledim ama arayınca seninle, bu önemli gününde beraber olma şansını kaçırmak istemedim.
أجل, لكن ... لقد أخبرتها أنّنا لم نعد سويّة لكن عندما إتّصلت لم أستطع مقاومة, فرصة تواجدي معها بهذا اليوم الحافل.

Evet, kafamın kesildiği bir resim olan evin içinde olmaktan rahat değilim. Anlarsın ya.
أنا لستُ مرتاحاً من تواجدي بمنزل مع أحد يرغب بقطع رأسي

- Burada olmamı sorun etmeyecek, değil mi?
لن تمانع على تواجدي هنا، أليس كذلك؟

Sırf burada, aşağıdayım diye, bu Kraliçe'niz olmayı bıraktım anlamına gelmez.
لمجرّدِ تواجدي هنا، لا يعني أنّي لم أعد ملكتكم.

Çünkü eskisi kadar burada olmamam seni unuttuğum anlamına gelmiyor.
و عدم تواجدي هنا بكثرة... لا يعني أنني نسيتكِ

Hayır, son birkaç yıldır müzede olmadığım için özür dilerim.
لا, أعني أنّني آسف لعدم تواجدي بالجوار خلال العامين المنصرمين.

Şans mı bilemem ama düzeltmek için orada olmam iyi olmuş.
لا اعرف بشأن الحظ لكن كان جيدا تواجدي هناك لأصلحه

Varlığım başlı başına sorun.
أعتقد أن المشكل يكمن في تواجدي.

Nerede olduğuma dair bahane uydurmam gerekiyordu.
لا كان عمري 17 عاما كان لا بد من وجود عذر ما لمكان تواجدي

O köprüde neden bulunduğum hakkında bir sürü soru sordular.
لقد كانوا يسألونني أسئلة كثيرة حول سبب تواجدي على الجسر