| Suratında, yumurta kadar bir şişlik var, ve uyandıramıyoruz. | Open Subtitles | لديه تورم في وجهه بحجم بيضة مسلوقة، ولن يفيق. |
| Küçük bir ödem var. Beyinde şişlik. Ayrıca yaralı bir bölge var. | Open Subtitles | هناك استسقاء بسيط، تورم بالمخ و بعض الندبات |
| Azımsanamayacak büyüklükte bir çürük var, beyni şişmiş. Herhangi bir hematom belirtisi yok. | Open Subtitles | كدمة كبيرة نوعا ما، تورم المخ، ولا دليل على نزيف بين غطاء الدماغ والدماغ نفسه |
| Omurundaki şişme bacaklarındaki sinir kontrolünü kısmen yok ediyor. | Open Subtitles | ثمة تورم في عموده الفقري يسبب فقدان جزئي للتحكم العصبي بساقيه |
| Biyopsi, egzama sandığınız şeyin damarlarınızdaki şişkinlik olduğunu doğruladı. | Open Subtitles | الخزعة أكدت ان ما ظننت انه إكزيما كان بالواقع تورم لأوعية الدم |
| Lupus nefriti de. Ayrıca doku şişmesine de neden olur. | Open Subtitles | و كذلك التهاب الكلية من الذئبة و يسبب تورم الأنسجة أيضاً |
| Antibiyotikler işe yaradı. Dirsekteki şişlik iyileşiyor. | Open Subtitles | لقد قامت المضادات الحيوية بمفعولها، ولقد خفّ تورم ذراعه |
| Hayati organları stabil kan basıncı düşük ama büyük bir şişlik söz konusu. | Open Subtitles | أعضاؤه الحيوية مستقرة الآن و ضغطه الدموي منخفض لكن هناك تورم كبير |
| Boğaz ağrısı bir türlü geçmiyor ve bu sabah boynunun sol tarafında ciddi bir şişlik oluştu. | Open Subtitles | مع إلتهاب مستمر في الحلق ومن صباح اليوم، أصبح لديها تورم شديد في الجانب الأيسر من عنقها. |
| Tanrım, bilekleri çok kötü şişmiş, berbattı. | Open Subtitles | يا إلهي، لديها تورم الكاحلين كان مروعا وأنا |
| Bu sefer 60 pounds kazanıyorum , ama senin hemoroidin ve şişmiş ayak bileklerin olabilir, çünkü bun gerçekten yardımcı olabilirdi -- bu iyi olabilirdi. | Open Subtitles | سأكسب الـ60 جنيه هذه المرة لكنّ يمكن أن يكون لديك البواسير و تورم في الكواحل لهذا السبب ، سيكون منظما جدا هذا سيكون تنظيم |
| Koku ve dini simgeler görmek temporal lobda şişme olduğunun belirtisidir. | Open Subtitles | الروائح، الرؤى الدينية إنها أعراض تورم الفص الصدغي |
| Beyinsapındaki şişme de solunumun durmasına yolaçmış. | Open Subtitles | تورم حول جذع الدماغ يؤدي إلى توقف التنفس. |
| Bu kadar hızlı ve lokalize şişkinlik lenf nodu kaynaklı olmalı. | Open Subtitles | تورم بهذه السرعة و بمكان موضعي لا بد انه من العقد اللمفية |
| Başı anormal bir açıda ve alnında bariz bir şişkinlik mevcut. | Open Subtitles | رأسها بزاوية غير عادية و هناك تورم خفيف بمقدمة رأسها |
| İskemik felcinden ölmüşler. ödem de aynı yerlerde oluşmuş. | Open Subtitles | جميعهن توفين أثر سكتات دماغية تورم في نفس الأماكن |
| Bu formül midesine girdiğinde, organın şişmesine neden olacak. | Open Subtitles | هذه التركيبة، عندما يتم هضمها تسبب تورم العضو |
| Ben de, şiş dizim ağrıyor. | Open Subtitles | وأنا أيضا , مع تورم عظمة رأس الركبة |
| Babam yıl dönümünde annem endişelensin istemiyor fakat aile yadigarlarından birinde bir beze buldu ve bu öğlen doktora gitmesi gerekiyor. | Open Subtitles | أبي لا يريد أن يجعل أمي تقلق في ذكري زواجهما ولكنه وجد تورم |
| Klamidya, uçuk, sıradan cinsel organ şişmesi... | Open Subtitles | كلاميديا, قوباء, تشكيلة من تورم الأعضاء التناسلية |
| Dili şişiyor ve nefes yolu kapanıyor, bu yüzden hava alamıyor. | Open Subtitles | تورم باللسان، انغلاق ممرات الهواء لا يتنفس |
| - Senin kafan bir yumru zaten. - Konuşma benimle. | Open Subtitles | ــ رأسك بالكامل تورم ــ أنا لا أتكلم معك |
| Hızla etki eden virüsün etkisiyle beyinleri şişip, deliye dönen insanlar azgın, vahşi ve ete susamış bir canavara dönüyordu. | Open Subtitles | إنه فيروس سريع التفاعل يسبب تورم الدماغ، حمى وهيجان وتسبب العنف والكراهية وتجعلك تتصرف مثل متناولي المخدرات |