| Köpeğe yardım etmenin iki yolu vardır. Birincisi dostuymuş gibi. | Open Subtitles | ثمة طريقتين لكي يخفف الكلب عن نفسه، الأولى كالصديق المخلص |
| - Bir adam vardı. Onu duydum. - Elbette öyledir, sevgilim. | Open Subtitles | ـ ثمة رجل ، لقد سمعته ـ بالتأكيد ، يا عزيزتي |
| Şu anda insanları en çok dehşete düşüren şeylerden biri gerçeğin ne olduğu konusunda milli bir uzlaşma olmaması. | TED | أعني، إنه واحد من أكثر الأشياء رعبا للناس الآن، أنه لا يوجد ثمة إتفاق قومي حول ما هو حقيقي، |
| Sadece sizin için yapabileceğimiz bir şey olup olmadığını öğrenmek için uğradık. | Open Subtitles | كنا في الجوار. تساءلنا إن كان ثمة ما بوسعنا فعله من أجلكِ. |
| Polis operasyonun nasıl yürütüldüğünü öğrenmek istiyor. Düşündüğü Bazı şeyler var. | Open Subtitles | الشرطي يريد معرفة كيف يدير عملياته، ثمة فكرة معينة في تفكيره |
| Benden önce beyaz ve iri bir adam varmış. Güya manyağın tekiymiş. | Open Subtitles | كان ثمة رجل أبيض ضخم هنا قبل عودتي يفترض أنه مجنون كلياً |
| Buradan çıkmak için tek bir yol var. Başka bir yol yok! | Open Subtitles | فلا يوجد سوى طريق واحد للخروج من هنا فليس ثمة طريق أخر |
| Kazara ölmek vardır, kendini öldürmek vardır, bir de başkasını öldürmek vardır. | Open Subtitles | فثمة حادث موت عرضية و ثمّة انتحار و أيضاً ثمة جريمة قتل |
| Bir bowling topunda köpeklerin kıçındakinden daha çok bakteri vardır. | Open Subtitles | ثمة جراثيم على كرة البولنغ أكثر مما في معي الكلب |
| Eğer gerçekten hayatıma devam edeceksem, belki yapmam gereken başka bir şey vardır. | Open Subtitles | ربما أن ثمة شيء آخر يلزمني القيام به إذا كنت أرغب بالتقدم يوماً |
| Ama eğitimden önce, şimdi hatırladım Bazı önemsiz işlerim vardı | Open Subtitles | لكنني تذكرت أن ثمة قضية عالقة عليّ أن أهتم بها |
| Sanırım şu yönde birkaç kilometre geride bir kasaba vardı. | Open Subtitles | أعتقد أن ثمة بلدة، على بعد أميال من هذا الطريق |
| İçimde bebeğin senin olmasını çok isteyen bir yan vardı. | Open Subtitles | ثمة جزء مني يرغب حقاً أن يكون هذا الطفل ابنك |
| Hayır. Bir yere ulaşmaya çalışıyordum ve biri beni durdurmaya çalışıyordu. | Open Subtitles | كلاّ، كنت أحاول الذهاب لمكان ما وكان ثمة من يحاول منعي، |
| Hepimiz kendi genetik faktörlerimizin kurbanıyız. biri sizinkine işemiş olmalı. | Open Subtitles | كلّنا ضحايا جيناتنا، لا بدّ أنّ ثمة من بال بجيناتك. |
| Arabadaki uyuşturucuyla ilgili bir şey var, bana doğru gelmiyor. | Open Subtitles | ثمة أمر لا أصدقه بشأن المخدرات التي عثر عليها بالسيارة |
| Kalp atış hızında bir düzensizlik varmış o yüzden test yaptırıyor. | Open Subtitles | ثمة شيء غير منتظم في معدل ضربات قلبها لذا ستقوم بفحوصات |
| Sen ve annenle birlikte olmaktan daha önemli şeyler olduğunu düşünüyordum. | Open Subtitles | ظننت أن ثمة أشياء أكثر اهمية من وجودي بينك وبين أمك |
| Bak, hiç kimsenin senden haberi yok. Hayır, birileri beni biliyor. | Open Subtitles | ـ أسمعي، لا أحد يعرف بشأنّكِ ـ كلا، ثمة أحد يعرفني |
| Bir tane de radyo satan var bir de arkamdaki çizgili gömlekli. | Open Subtitles | ثمة واحد آخر يبيع المذياع. وثمة واحد آخر خلفي يرتدي قميصاً مقلّماً. |
| - Hayır, hayır, merak ettim sadece. - Burada daha fazla var. | Open Subtitles | ـ كلا، كلا، فقط من باب الفضول ـ ثمة الكثير منهن هنا |
| Ama orada sıçanlar var baba. çok korkuyorum ben sıçanlardan. | Open Subtitles | ولكن يا ابي ثمة فأر بالاسفل وانا ارتعد من الفئران |