| Ve bu arada, bu hazır olduğumuz bir tartışma değil çünkü bundaki bilimi gerçekten kötüye kullandık. | TED | وبالمناسبة، هذا ليس جدالا نحن مستعدون له، لأننا أسأنا استخدام العلم في هذا المجال |
| Ona seni mantık ve sebeplerle ikna edebileceği bir tartışma konusu vermiş olursun ve seni ikna edecektir. | Open Subtitles | تمنحيه جدالا.. إنه يستطيع إقناعكِ بالبراهين والمنطق. وسيفعل. |
| Bir tartışma olduğunu duyduk. | Open Subtitles | لقد سمعنا أن جدالا كان يدور فى الأثناء |
| Yapmam gereken kendime yetişmek ve güzel bir münakaşa çıkartmak. | Open Subtitles | ألتقي بنفسي و أجري جدالا قويا معها |
| Bir münakaşa sırasında. | Open Subtitles | لقد كان جدالا |
| Ve bir komşu pazartesi gecesi burada bir tartışma olduğunu duymuş. | Open Subtitles | و أحد الجيران سمع جدالا ليلة الاثنين |
| Sadece bir tane. Cleopatra'yla bir tartışma yaşadım. | Open Subtitles | الليلة السابقة فقط لقد خضتُ جدالا مع (كليوباترا) |
| Dışarıdayken, içeriden gelen tartışma sesleri duydum. | Open Subtitles | {\pos(192,230)} عندما كنتُ في الخارج، سمعت جدالا صادراً من الداخل. |
| Bu bir tartışma değil. | Open Subtitles | هذا ليس جدالا سخيفا |
| tartışma değil atışma olacak... | Open Subtitles | لن يكون نقاشا بل جدالا... |
| - Bu bir tartışma değil. | Open Subtitles | -هذا ليس جدالا |