| Ama önümüzdeki 10 dakika boyunca çin'i çok dikkatli izlemenizi istiyorum. | Open Subtitles | لكن أَريدكم أن تراقبوا الصين عن كثب جدّا للدقائق العشر القادمة |
| Abu Nazir'le. Kafama silah dayadı, tetiği çekmeye de çok yaklaştı. | Open Subtitles | وضع مسدسا على رأسى، و كان قريبا جدّا من ضغطِ الزناد. |
| Benim işim deneylerin test maymunları için... çok acı verici olmadığından emin olmaktı. | Open Subtitles | كان عملي أن أثبت أن التجارب لن تكون مؤلمة جدّا على قردة الاختبار |
| Toprak testi yaptırdığını duyunca epey huzursuz olmuşsunuzdur. Ne olmuş yani? | Open Subtitles | لابد أن سماعك أنّه قد قام بإختباراته الخاصة قد أغضبك جدّا. |
| Bu inşa etmenin zor olduğu senaryolardır, şu anki yapım teknikleri işe yaramaz, çok büyük, çok tehlikeli, çok pahalı, çok fazla parçalı. | TED | هذه هي السيناريوهات حيث يصعب البناء، ولن تكون تقنيات البناء الحاليّة ناجعة، الأمر ضخم، خطير جدا، مكلف جدّا و به الكثير من الأجزاء. |
| - çok kısaydı. | Open Subtitles | كان قصيرا جدّا كان قزما أليس كذلك؟ |
| Yetişkin bir adamın 100 puan alınca bu kadar sevindiğini görmemiştim. | Open Subtitles | لم أظن مطلقا أنني سأرى رجلا بالغا سعيدا جدّا بتجاوزه العدد 100 |
| çok güvenilir bir kayaktan birçok senatöre... dair haberler aldık. | Open Subtitles | لقد سمعنا من مصدر موثوق جدّا أخبار تشمل عدّة سيناتورات |
| Yani aslında bu istediğim güzel ve akıcı hareketle elime geçen çok gürültülü bir versiyon. | TED | ما أحصل عليه في الواقع، بالإعتماد على هذه القوّة الرائعة، السلسة، المطلوبة، هي نسخة مشوّشة جدّا. |
| Bu yarışın azıcık önünde olmak istiyorsunuz, ama çok önünde değil. | TED | تريد أن تكون متقدّما قليلا في منافستك مع الآخرين، لكن ليس متقدّما بعيدا جدّا عنهم. |
| Hayvanlar aleminde misyoner pozisyonu (yüz yüze, erkek dişinin üstünde) çok nadirdir. | TED | هذه الوضعيّة الجنسيّة نادرة جدّا في مملكة الحيوان. |
| Kendilerine çok güvenen arkadaşlarım var bazı şeyleri başarıyla yapabilirler, fakat kendi becerilerini abarttıklarını fark ettim. | TED | لي أصدقاء أمناء جدّا بامكانهم القيام ببعض الأمور، لكنني اكتشفت أنّهم يبالغون بشأن مدى كفاءتهم. |
| ya da mikrodalga fırınları yoktu, ama arabalarını çalışır durumda tutma konusunda epey başarılıydılar. | TED | ولا يملكون الكثير من أجهزة المايكرويف، ولكن يبدو أنّهم يقومون بعمل جيد جدّا للحفاظ على سلامة سياراتهم. |
| Her şekilde, büyükbaban buradaki emniyet müdürlüğü tarafından epey seviliyor. | Open Subtitles | بأي حال، جدّك محبوب جدّا بمديرية المأمور بالجوار هنا |
| Bu mekân dört yıldızlı. Yani epey iyi. | Open Subtitles | هذا المكان لديه ربع نجمة لذا هذا جيّد جدّا |
| Çünkü oyunu bilen çok fazla insan yok. Programı hızlandırmamız lazım, satrançtan daha fazla olmalı üstadımız olmalı. | TED | لأنّ عددا قليلا جدّا من النّاس يعرفون كيفية اللّعب، لذا علينا الارتفاع بالمستوى أكثر من لعبة كالشّطرنج. |
| "İsa rahatla dedi" mi, "Tanrım için fazla seksiyim" mi? | Open Subtitles | "يسوع يوصي بالاسترخاء" أو "أنا جذّاب جدّا من أجل ربّي" |
| Radyasyon miktarı o kadar fazla değil. | Open Subtitles | مستوى الأشعة ليس عاليا جدّا علينا أخذه لفحصه بالأشعة السينية |
| - İşte bu. - çok heyecanlıydı. | Open Subtitles | احسنت ، اجل ذلك كان مثيرا جدّا |
| - çok sevdim. - Teşekkürler, anne. İyi. | Open Subtitles | مذهل جدّا شكرا لكِ يا أمّي ، جيّد |
| çok zor olacağı kesin bir göreve gitmeye bu kadar hevesli olmanıza çok sevindim. | Open Subtitles | أنا سعيد أنّ كلتاكما متحمستان جدّا لتوليّ مهمّة ستكون بدون أدنى شك صعبة جدّا. |