Ama şaşırtıcı bir şekilde müsahamasızlık gösterdin, ki bu beni düşündürdü. | Open Subtitles | لكنك أثبتّ لي فقراً مدقعاً في حس الدعابة مما جعلني أفكر |
tüm sabahı iş ilanlarına bakarak geçirdim, ve bu beni düşündürdü. | Open Subtitles | لقد قضيت الصباح بأكمله باحثة في قسم الإعلانات. مما جعلني أفكر. |
Bilirsiniz işte, Tanrı geçen gün düşünmemi sağladı | Open Subtitles | أتعلمون، الاله جعلني أفكر في ذلك اليوم أنه |
Bu benim oyunu olmayan zavallı çocukları düşünmemi sağladı. | Open Subtitles | وهذا ما جعلني أفكر بهؤلاء المساكين الذين تُركوا بدون لعبة |
Finn, Brittany'nin kızların dünyayı değiştirmesi hakkındaki şarkısı beni düşünmeye sevk etti ve belki... | Open Subtitles | اسمع فين ، عندما غنت بريتني تلك الأغنية حول أن الفتيات يمكنهن تغير العالم ، جعلني أفكر ، كما تعلم |
Ama bu bizim hakkımızda daha ciddi şekilde düşünmeme sebep oldu. | Open Subtitles | ولكن لقد جعلني أفكر جدياً بشأننا وأين نحن |
Ve bu beni düşünmeye itti. | Open Subtitles | و هذا جعلني أفكر |
Neyse, bir kız düşünmemi sağlayacak bir görüşle geldi. | Open Subtitles | على أي حال، جاءت هذه الفتاة بشئ جعلني أفكر |
Kişisel deneyimlerime göre genetik bir testte ırksal terimlerin kullanılması beni düşündürdü: Irk, tıptan başka nerede yanlış biyolojik tahminler yapmaya neden olur? | TED | تلك التجربة الشخصية مع استخدام العرق فى الاختبارات الجينية جعلني أفكر: أين يستخدم العرق أيضاً فى مجال الطب للحصول على توقعات بيولوجية كاذبة؟ |
Elimde şu kasetler ve bu kaset var. Ve bu beni düşündürdü. | Open Subtitles | ،لكن أنا كان لدي هؤلاء الأشرطة و هذا الشريط مما جعلني أفكر بالأمر |
Bu cümle beni düşündürdü çünkü yaptığımız şey bu, değil mi? | Open Subtitles | وقد جعلني أفكر.. لأن هذا ما كنا نفعله أليس كذلك؟ |
Bu da beni düşündürdü çocuk sahibi olamama konusunda sorun olmayacağını söylemiştin. | Open Subtitles | .. وهذا جعلني أفكر أعلم أنك قلت أنك لا تمانع عدم الحصول على أطفال |
Evet, biliyorum ve bu beni düşündürdü, peki derin beyin stimülasyonu hakkında ne dersin? | Open Subtitles | نعم، أعلم وهذا جعلني أفكر ماذا عن التحفيز العميق للمخ؟ |
Bu beni düşündürdü. Biraz ara vermeliyim. | Open Subtitles | ذلك جعلني أفكر علي أخذ استراحة |
Ve seni düşünmemi sağladı çünkü sen de bana güven veriyorsun. | Open Subtitles | وبعد ذلك جعلني أفكر فيك لأن هذه هي الطريقة التي كنت قد جعلني أشعر. |
Bu da şöyle düşünmemi sağladı: Eğer Afganistan'da yüzde 70 azaltabiliyorsak, o zaman heryerde yüzde 70 azaltabiliriz. | TED | وهذا جعلني أفكر بأنه بما أننا حصلنا على هذه النسبة المنخفضة في افغانستان فانه من الأكيد يمكننا تحقيق هذه النسبة في كل مكان |
Bilirsin, bütün bu olay beni düşünmeye sevk etti. Belki de bu çok şiddetlidir, ve durmamız lazım. | Open Subtitles | أتدري ، كل هذا الأمر جعلني أفكر ربما هذا أمر مُتوتر ، ويجدر بنا التوقف |
ve bu beni düşünmeye sevk etti. | TED | وذلك جعلني أفكر |
Her neyse, bu, düşünmeme sebep oldu. | Open Subtitles | على كل حال، هذا ما جعلني أفكر |
Geçen gece beni düşünmeye itti. | Open Subtitles | تلك الليلة جعلني أفكر. |
Neyse, bir kız düşünmemi sağlayacak bir görüşle geldi. | Open Subtitles | على أي حال، فتاة قالت شيئا جعلني أفكر |
Aynı imza ve kesinlikle kanla yapılmış ki bu da aklıma Maeve'in sapığını getirdi. | Open Subtitles | انه نفس التوقيع و حتما من الدماء مما جعلني أفكر بشان مطاردة مايف |
Her neyse, düşündüm ki belki biraz daha sabırlı olabilirim. | Open Subtitles | علي أية حال , جعلني أفكر في أنني ربما أستطيع أن أكون أكثر صبراً |