| Uçaklarında getirdikleri şeyler inanılmazdı. | Open Subtitles | دهشوني بكل الأشياء التي جلبوها في طائراتهم |
| Sedyede getirdikleri hatunu gördün mü? | Open Subtitles | أرأيت تلك الفرخة التي جلبوها على النقالة؟ |
| Geri getirdikleri o meyve bitti bile. | Open Subtitles | أخر شىء فى تلك الفاكهة التى جلبوها قد أنتهت أنتهت بالفعل |
| Hırsızlıktan, ama kafasının karışmış olduğu fark edilince değerlendirmek için buraya getirmişler. | Open Subtitles | السرقة ،، لكن من الواضح انها كانت مرتبكة لذا جلبوها هنا من اجل التقييم |
| Kendi başlarına ne getirdiklerini onlara bildireceğim. | Open Subtitles | سأجعلهم يعرفون العواقب التي جلبوها على أنفسهم |
| Geri dönerken getirdikleri 16 kiloluk kaya ve fosil örnekleri öldükleri yerin yakınında bulundu. | Open Subtitles | تم اكتشاف 16 كيلو من الصخور و الحفريات و العينات التي جلبوها معهم بالقرب من مكان موتهم |
| getirdikleri kayıtlara bakma fırsatın oldu mu? | Open Subtitles | هل حصلت على فرصة للبحث في الكتب التي جلبوها ؟ |
| Bunlar diğer gezegenlerden üzerinde çalışmak için getirdikleri şeyler. | Open Subtitles | - هذه اشياء جلبوها عبر البوابة من كواكب أخرى لدراستها |
| bir tıp fakültesinden alıp getirmişler. | Open Subtitles | لقد جلبوها من كليّة طبّية |
| İnanamıyorum. Onu getirmişler. | Open Subtitles | لا أصدق، لقد جلبوها إلى هنا |
| Evet, onu buraya getirdiklerini biliyordum. | Open Subtitles | أجل، عرفتُ أنهم جلبوها هنا |