| cebinde bir not vardı, ve o kampüsün diğer tarafındaydı. | Open Subtitles | ملاحظة الانتحار في جيبها هو كان في وسط حرم الجامعة |
| Benimle yüz yüzeydi bir eli cebinde diğerinde bir sigara. | Open Subtitles | كانت أمامى وجهاً لوجه تضع أحدى يديها فى جيبها والآخرى تحمل بها السيجارة |
| Benimle yüz yüzeydi bir eli cebinde diğerinde bir sigara. | Open Subtitles | كانت أمامى وجهاً لوجه تضع أحدى يديها فى جيبها والآخرى تحمل بها السيجارة |
| Niye cebinden İtalya'dan dönüş bileti çıktı? | Open Subtitles | لما توجد تذكرة سفر فى جيبها من ايطاليا ؟ |
| cebinden birkaç kartvizit çıktı. Fotoğraftaki kişi bu kadına benziyor. | Open Subtitles | العثور على بطاقات الزوجين الأعمال في جيبها التي تبدو وكأنها لها: |
| Dostum, ne kadar ağır bir çocuk böyle? Ne yani, ceplerinde ağırlık mı taşıyor? | Open Subtitles | ان هذة الطفلة ثقيلة فعلا هل تضع اثقال فى جيبها |
| Durdu, kitabı indirdi, cebine uzandı, ve bir lolipop çubuğu çıkararak dudaklarının arasına aldı. | Open Subtitles | وهي توقف، وقالت انها يضع الكتاب جانبا، أنها تصل إلى جيبها ويسحب شفاه. وأنها تضع على شفتيها. |
| Tamam, kızın ikramiye çıkmamış 30 loto bileti varmış ve bu da cebindeydi. | Open Subtitles | حسنا، كان لديها 30 تذاكر خسارته في خلع الملابس لها، وهذا واحد في جيبها. |
| cebinde olduğunu bilmiyordu, öyle degil mi? | Open Subtitles | انها لم تكن تعلم انه فى جيبها اليس كذلك ؟ |
| Şimdiye kadar cebinde anahtarlar, bir mp3 çalıcı, ...ve yirmi dolar bulduk. | Open Subtitles | في الوقت الحالي لدينا مفاتيح ومشغل مقاطع إم بي ثري و 20 دولاراً وجدناها في جيبها لذا أعتقد أن ذلك يستبعد السرقة |
| cebinde kağıt buldum. | Open Subtitles | وجدت قطعة ورق في جيبها ومكتوب عليها بالأرقام |
| Bu da maktulün arka cebinde bulundu. | Open Subtitles | و تم العضور على ههذ الورقة في جيبها الخلفي |
| cebinde bir şemsiye var ama kuru kullanılmamış. | Open Subtitles | هناك مظلة في جيبها الأيسر ولكنها جافة وغير مستخدمة |
| Erkek muadillerinin aksine, arka cebinde cüzdan taşımıyormuş. | Open Subtitles | على خلاف الضحيتين السابقتين فلم تكن تحمل محفظتها في جيبها الخلفي |
| Bu da kazara ona çarptığımda cebinden düştü. | Open Subtitles | هذا سقط من جيبها عندما بالصدفة إصتدمت بها |
| Seni fırına götürürken cebinden anahtarları kap ve bana at. | Open Subtitles | عندما تفتح القفص لتأخذك، لا تقاوم. و عندما تحملكَ إلى الفرن، خذ المفتاح من جيبها و ارمِه لي بين القضبان. |
| Bak, Marilyn bir şeyleri körüklemek istemem fakat Edith'in kazanan taşı cebinden çıkardığını gördüm. | Open Subtitles | اسمعي,مارلين لا أرغب بإثارة المشاكل هنا لكنني رأيت إيديث تخرج الاحجار الفائزة من جيبها |
| Odalarının anahtarı maktulün cebinden çıktı. | Open Subtitles | ،مازال لدى الضحية مفتاح غرفتهم في جيبها الأمر الذي يعني |
| Niye cebinden İtalya'dan dönüş bileti çıktı? | Open Subtitles | هذه تذكرة عوده فى جيبها من ايطاليا |
| - cebinden çıkan taksi fişlerini araştırdık. | Open Subtitles | أجرينا بحثاً عن إيصالات الأجرة من جيبها |
| Adamın arkasında, elleri ceplerinde nasıl durduğuna baksana. | Open Subtitles | انظر كيف تقف بجانبه,وهى واضعة يديها فى جيبها |
| Tabii ki, eğer ceplerinde bir Terrance Jones yoksa. | Open Subtitles | مالم يكن " تيرانس جونز " في جيبها |
| Bir de, işin bitince tornavidamı onun üst cebine koy. İyi şanslar! | Open Subtitles | نسيت اخبارك أن تترك مفكي الصوتي في جيبها العلوي حين تنتهي |
| Senin numaran, öldüğünde cebindeydi. | Open Subtitles | رقمكِ وُجد في جيبها عندما وجدت ميت |