| Ayrıca renk konusunda eksiğimiz var, o yüzden yeni bir renk karıştırma tekniği geliştireceğiz, bu da bizim tek bir yöntemle keskin yüz hatları ve renklerini göstermemizi sağlayacak. | TED | ومازلنا نفتقد للألوان هنا، لذلك طوّرنا تقنية دمج جديدة تحسّن طريقةً توسّطية وحيدة وتنتج قواماً وجهياً وألواناً حادّة. |
| Gün ışığı tuhaflaştı ve gölgeler ilginç bir şekil aldı; ilginç bir şekilde keskin görünüyorlardı, sanki birisi televizyonun kontrast ayarını yükseltmişti. | TED | بدا ضوء النهار غريباً، وغدت الظلال عجيبة، بدَتْ حادّة على نحو غريب، وكأنّ شخصاً قد رفع من مستوى التباين في التلفزيون. |
| keskin olmayan bir aletle, diyebilirim. | Open Subtitles | يمكنني أن أخمن أن الجرح بسبب أداة غير حادّة |
| sivri düğmeler ve muazzam özgüvenle bir cesedi öldüremeyeceğim de muhakkak. | Open Subtitles | فإنّي موقن من عجزي عن قتل سائرٍ بأزرار حادّة ونفحة ثقة. |
| sert şeyleri kemirmek dentini mineden daha hızlı aşındırır ve bir marangoz keskisi kadar keskin bir kenar oluşur. | Open Subtitles | فعند قضم الشيىء بشدة على عـاج السنه بشكل سريع يحك بطبقة المينا يترك عليها حافة حادّة جداً مثل سـن الإزميل |
| Ama daha ilginç bir şey keşfettim birbirleri arasında geçen kısa ama şiddetli enerji patlamaları. | Open Subtitles | لكنني اكتشفت أمرًا غريبًا ظهرت بينهما نبضات طاقة سريعة لكن حادّة |
| Tek vuruş, temiz iş. Neşter gibi keskin bir aletle. | Open Subtitles | ضربة وحيدة نظيفة جداً بآلة حادّة جراحياً |
| Bu yüzden buraya geldim. Onları gerçekten keskin halleri ile seviyorum. | Open Subtitles | هذا سبب تسوّقي اليوم، أريدها حادّة للغاية |
| Sigorta umurumda değil. Kızım keskin dişli bir hayvanla güvende olur mu? | Open Subtitles | أعتقد أنّه لو كان بإمكانى أن أثق بوجود ابنتى مع حيوانات ذات أسنان حادّة |
| Ahşabı çizecek kadar keskin pençeler. | Open Subtitles | مخالب حادّة بما فيه الكفاية للحفر الخشب من ذلك الباب الأمامي. |
| Etrafta Jilet kadar keskin azı dişleri ve yırtıcıları kaçırma becerisi olan başka bir yaban domuzu görüyor musun? | Open Subtitles | كخنزير وحشي هنا من لديه أيضا أنياب حادّة جدا والقدرة لصدّ المفترسين؟ |
| Tavsiyem bıçağın mümkün olduğunca keskin olması. | Open Subtitles | نصيحتي لك تلك السكين حادّة بما فيه الكفاية |
| Metalik çinkodan çok keskin bir matkap ucuna sahiptir mazı dokularını kolayca delip geçer. | Open Subtitles | لدى نهاية مثقابها حافة قاطعة حادّة من خارصين صلب الذي يثقب أنسجة العفص بسهولة. |
| Bu uzun dikenler çok sivri ve nasıI kullanacağını bildiğinden eminim. | Open Subtitles | تلك الريشات الطويلة حادّة جداً وإنا متأكد تماماً من أنه يعرف كيف يستخدامها |
| O şey bir daha meydana çıkarsa... elimde sivri bir şey olması hiç yoktan iyidir. | Open Subtitles | ذلك الشيء سيظهر ثانية أنا أفضّل أن آخذ عصا حادّة في يدّي أفضل من لا شيء على الإطلاق. |
| Sanırım sert bir darbe işimizi görür. | Open Subtitles | أعتقد ضربة حادّة من المحتمل أن توفي بالغرض |
| Maalesef ki, arkadaşlarından biri büyüne sert bir aletle yardım etmiş gibi gözüküyor. | Open Subtitles | للأسف يبدو بأنّ أحد أصدقائكِ ساعدكِ بسحركِ باستخدام أداة غير حادّة |
| Ateşe, şiddetli halüsinasyonlara sebep olan bir gaz. | Open Subtitles | إنّه مادة تعجيزية تسسب إرتفاع حرارة الجسم، هلوسات حادّة |
| Savaştığım adamın elinde ateşböceği dövmesi vardı ve eli ağır bir şekilde yanmıştı. Peki. | Open Subtitles | الرجل الذي قاتلته كان يحمل وشم يراعة على ذراعة، وبهِ حروق حادّة. |
| Duyuları o kadar keskindir ki etrafında olup bitenleri hayal bile edemeyeceğimiz bir hassasiyette ona anlatır. | Open Subtitles | أحاسيسه حادّة جداً بحيث يمكنه أن يفسّر ما يدور حوله بدقة تفوق تخيّلنا. |
| Kanamalı ateş. Üşüme nöbeti. akut şok. | Open Subtitles | الحمّى النزفية، الحادّ يبرّد، صدمة حادّة... |
| Tanık koruma programı altındasınız, değil mi? Ne kadar da zekisin. | Open Subtitles | أنتما في برنامج حماية الشهود ، أليس كذلك؟ أنتِ امرأة حادّة الذكاء |
| Söyle bakalım Somurtkan Ayı. Kafamın yanındaki şeyleri görüyor musun? | Open Subtitles | هيّا يا حادّة الطباع, أترين تلك الأشياء الصغيرة على جوانب رأسي؟ |
| "Kuzeyin keskinliği olmadan, Batı reddetmeden mi? | Open Subtitles | " بدون نصول حادّة بدون سهام خارقة " |