"حاسبه" - Translation from Arabic to Turkish

• bilgisayarını
• bilgisayarında
• hesap
• bilgisayarı
• bilgisayarına
• bilgisayarından
• dizüstü

Zamanın çoğunu bilgisayarını onarmakla geçirdik.
وقد أمضيت نصف الوقت وأنا أساعده في إصلاح حاسبه

Düzenli aralılarla bilgi almak için bilgisayarını buna bağlıyordu.
أظن انه كان يوصل حاسبه بهذا حتى يتبادل المعلومات من عليه

Sadece bilgisayarında bir dosya olduğunu, o kadar.
فقط بأن لديه ملف خاص بك في حاسبه الشخصي ، هذا كل ما في الأمر

Hayır, ama bilgisayarında bulduğum şeyler gösterir.
لا ولكن ماوجدته على حاسبه هو الدليل

hesap makinesinde hiç basmadığın tuşlar gibi sanki. Salak değilim ben.
إنها مثل الأزرار آله حاسبه لا تستخدمها , لست فاشل

Birkaç yıl önce, kişisel bilgisayarı olan bir üniversite öğrencisi app (uygulama) yazabiliyordu, milyarlarca kullanıcıyı birbirine bağlayan bir sosyal ağ applikasyonu.
قبل عدة سنوات، تمكن طالب كلّية بواسطة حاسبه الشخصي من برمجة تطبيق، تطبيق هو الآن شبكة اجتماعية بها أكثر من مليار مستخدم.

Şimdilik, yeğenim Javi onları bilgisayarına kopyalayarak bana yardım ediyor.
ابن أخي خافي يساعدني الآن بطباعتها على حاسبه

Evet. biliyorsunuz, Chandler bunu bilgisayarından yazdırdı.
نعم حسنا, أتعرفون,شاندلر طبعها على حاسبه الشخصي

İşte Clive Sinclair, bu sefer renkli bilgisayarını piyasaya sürüyor.
هنا كليف سينكلير يطلق حاسبه الملون

Sonunda Fuzzy'nin annesi bilgisayarını mı aldı?
والدة ( فوزي ) أخذت حاسبه الالي بعيدا عنه ؟

Bana onun bilgisayarını verdiler.
لقد أعطوني حاسبه الآلي

Sence Cogan'ın bilgisayarında Norris'i bulmamıza yardım edecek bir şey var mıdır?
هل تظن أن "كوجان" لديه شيء على حاسبه سوف يساعدنا أن نجد "نوريس" ؟

Damien Novak'ın karısı aylar önce resimleri onun dizüstü bilgisayarında bulmuş.
زوجة (داميان نوفاك) وجدتهم علي حاسبه المحمول منذ عدة شهور

O kişinin Milo olduğuna eminim ve kanıt bilgisayarında.
(أنا متأكد أنه (مايلو والدليل على حاسبه

Bak, Lindsay. Erin hesap makinesi almış.
أسمعي ، لينزي أيرن لديها حاسبه جديده

Ben bir ponpon kızım, Tiki, hesap makinesi değil.
أنا رئيسة مشجعين تيكي ليس آله حاسبه

Kocaman bir hesap makinem var.
نعم, انا لدي اله حاسبه كبيره لأجلك.

Saati, cep telefonu ve bilgisayarı çalınmış.
ساعته، و هاتفه، و حاسبه تم سرقتهم هذا حدث منذ يومان

Kalbine iki, bilgisayarına da bir kere sıktım.
وضعت رصاصتين في قلبه و واحدة في حاسبه الآلي

Davada bilgisayarından alınan bilgiler sunulunca David'in ihaneti ortaya çıktı.
أو هكذا إعتقدنا. بمجرد أن قامت النيابة بتقديم البيانات، التي تم العثور عليه علي حاسبه الخاص،

Dedektifin dizüstü bilgisayarına erişmemiz sağlayacaksın, biz de Fi'ye dair neler olduğunu öğrenebileceğiz.
سوف تعطينا سماحيّة لدخول حاسبه المحمول لِنرى إن كان يلاحق (في)