| Bu,kütüphane de sarhoş halde kitap okumamdan dolayı kütüphane kartımı almalarından da kötü. | Open Subtitles | هذا أسوأ من تلك المرة عندما أخذوا بطاقتي المكتبية للقراء في حالة سكر |
| Yemin ederim. sarhoş olduk ve öpüştük, hepsi o kadar. | Open Subtitles | وصلنا في حالة سكر وقبلها ، لكن هذا كل شيء |
| Galiba bir çok insan sarhoş olur ve özel bir paketle | Open Subtitles | اعتقد الكثير من الناس الحصول في حالة سكر والمتزوجين في لاس |
| Ne yaptığını bilmiyordu. sarhoştu. | Open Subtitles | لم تكن تعرف ما كانت تفعله كانت في حالة سكر |
| Bak, aşırı sarhoştum ve ne yaptığımı bilmiyordum. | Open Subtitles | كنت تبدو، في حالة سكر فعلت وتا ذهني، وليس أعرف ما كنت أفعله. |
| Sende diğerlerimiz gibi sarhoşsun işte, bu yüzden erkek ol. | Open Subtitles | كنت في حالة سكر مثل أي واحد من بقية منا، سخيف الرجل حتى تصل. |
| sarhoşken uçak kullanma suçu gizlenen, pilotları ortaya çıkarmıştı. | Open Subtitles | لقد قامت بالكشف عن طيار أدين بالقيادة تحت حالة سكر |
| sarhoş olmam bir sebep değil bunun gerçek olmaması için, bebeğim. | Open Subtitles | في حالة سكر ليس عذرا لكونه كان على حق، وطفل رضيع. |
| Tabii buradaki kimse kaba ve sarhoş değil. Kendini tuhaf hissetmeni hiç istemezdim fakat bu aile arasında bir şey. | Open Subtitles | في تولسا، إباستثناء لا أحد هنا في حالة سكر. يا إلهي، إنني أكرهه لك أن نشعر بغريب، على الرغم من |
| Evden kaçıyor, okulu asıyor ve eve sarhoş geliyordum. | TED | كنت أهرب بعيداً، أتغيب عن المدرسة كنت في حالة سكر |
| Beni yine sarhoş etmeye çalışmıyorsun, değil mi? | Open Subtitles | لا تريد أن تراني في حالة سكر مجدداً، أليس كذلك؟ |
| Yerli kadını tek kelime edemeyecek kadar sarhoş ettiler. | Open Subtitles | ارسال المحاربة وهى فى حالة سكر الى الجنود حتى لا تستطيع التحدث |
| sarhoş araba sürmekten tutuklandı. Raporu alacaksınız. | Open Subtitles | تم القبض عليه للقياده فى حالة سكر ستحصل على تقرير |
| sarhoş sürücü davası olarak, bu basit ama olanaksız. | Open Subtitles | بصفتها قضية قياده فى حالة سكر فهذا عادى لكن مستحيل |
| O serbest erkekler bir kıza koca bir kışla dolusu sarhoş süvariden daha çok zarar verir. | Open Subtitles | و الشباب العاطل المارق من هنا يمكنه ان يوذى كثيرا فتاة مثلها أكثر من ثكنة فرسان فى حالة سكر |
| Dedi ki... eee... tanıklık edecekmiş Sosyetiklerin sarhoş olduğuna ve kavga arayanların onlar olduğuna. | Open Subtitles | لقد قالت انها ستشهد ان سوكز كان في حالة سكر وانهم هم من كانوا يبحثون عن قتال |
| Hayır, parmaklarını arabanın kapısına sıkıştıran bir sarhoş. | Open Subtitles | لا، انها في حالة سكر الذين حطموا أصابعه في باب السيارة. |
| Ama sorun şu o şoför gerçekten de sarhoştu. | Open Subtitles | المشكلة هي، أن سائق سيارة الأجرة كان في حالة سكر خطيره |
| sarhoştum ama bozuk paraları topladım. | Open Subtitles | حسنا , كنت في حالة سكر , ولكن أخذت القطع النقدية. |
| Ya çok sarhoşsun ya da yeni bir kız arkadaş bulduğunu söylemeye çalışıyorsun. | Open Subtitles | حسنا، أنت إما في حالة سكر حقا أو الدعوة ليقول لي أنك وجدت صديقة جديدة. |
| sarhoşken araba kullanır ve tepeden yuvarlanır. | Open Subtitles | عندما يكون في حالة سكر ، خذوه في سيارته و إدفعوه ليسقط من المنحدر |
| Evet, sarhoşum ama o kadar da değil. | Open Subtitles | أنا في حالة سكر، ولكن أنا لست في حالة سكر |
| Kadınlar bozuldu, çocuklar hasta oldu, erkeklerse ayyaş hayvanlara dönüştüler. | Open Subtitles | النساء فسقت، والأطفال مرضى والرجال في حالة سكر تحولوا إلى الحيوانات |
| Dün gece yaşlı çingeneyle meydanda kafayı çekti. | Open Subtitles | حصل في حالة سكر الليلة الماضية في الساحة مع أن الغجر القديمة. |
| Daha önce alkollü araç kullanmaktan hüküm giymişsin. | Open Subtitles | أنتِ أمام المحكمة بداعي قيادة السيّارة في حالة سكر |
| Çoğu insan bilir, ama kimi hatırlayamayacak kadar sarhoştur. | Open Subtitles | معظم الناس يعرفون ذلك لكن بعض الناس هم في حالة سكر أيضا أن نتذكر |
| Karına saldırdığın sırada sarhoştun. | Open Subtitles | استمع فقط ، فى المناسبات كنت تعتدى على زوجتك . كنت فى حالة سكر |