| Elaine, en üzücü olan da benim hatamın acısını babamın çekmesi. | Open Subtitles | والامر الاكثر حزناً,ان ابي هو الذي يدفع ثمن خطائي يا الين |
| Hangisinin daha hüzünlü olduğunu mu üzücü olduğunu mu tartışıyoruz? | Open Subtitles | هل نحنُ نناقش أيهما أكثر حزناً أو أيهما أكثر كآبة؟ |
| Bu büyük olasılıkla, şimdiye kadar insan ya da başka bir organizmadan duyduğum en üzücü ses. | TED | وهذا على الأرجح أكثر الأصوات حزناً سمعتها من كائن حي، سواءاً كان إنساناً أو غيره. |
| üzgün bir yüz ifadesi vardı. Şimdiye kadar hiç görmediğim üzgün bir ifade. | Open Subtitles | بوجه حزين جداً . حزناً لم أرى مثله أبداً |
| hüzünlü bir barış sabahın getirdiği. Güneş, kederinden gösteremiyor yüzünü. | Open Subtitles | أتى الصباح معه بسلام حزين ولم تطل الشمس برأسها حزناً |
| Ve ben de sonunda kendimi iyi hissediyorum. "En acıklı." | Open Subtitles | -أجل -وأنا أخيراً أشعر بخير حيال نفسي. "أكثر حزناً " |
| İnsanın tek başına yaşlanması çok acı. | Open Subtitles | أَعْني، ما يَكُونُ أشدُّ حزناً مِنْ كَبْر في السنّ لوحده؟ |
| Böyle düşündüğünde ölüm daha az üzücü geliyor. | Open Subtitles | وعندما أفكر في ذلك بهذه الطريقة فإن ذلك يجعل الموت أقل حزناً |
| Bundan daha üzücü bir şey gördün mü? | Open Subtitles | رَأيتَ أبداً أيّ شئ أشدُّ حزناً مِنْ هذا؟ |
| Genç bir adamın, tatil sırasında hastaneye gelmesi kadar üzücü bir şey olamaz. | Open Subtitles | لا يوجد شيء أكثر حزناً من شاب يأتي إلى المستشفى خلال العطلات |
| Okuduğum en üzücü mesajları aldıktan sonra, | Open Subtitles | حسناً، بعدما قرأتُ أكثر الرّسائل حزناً في حياتي |
| Eğer şişman olmasaydı daha üzücü olurdu diye düşünmekten kendimi alamıyorum. | Open Subtitles | أنا متيقن أن الوضع كان سيكون أكثر حزناً لو لم تكن بدينة |
| Kimsenin kollarına ihtiyacım yok. Yalnız olursam daha üzücü olur. | Open Subtitles | لا أحتاج أن أموت في ذراع أي أحد سيكون أكثر حزناً إذا كنت وحيدة. |
| üzgün bir yüz ifadesi vardı. Şimdiye kadar hiç görmediğim üzgün bir ifadeydi. | Open Subtitles | بوجه حزين جداً . حزناً لم أرى مثله أبداً |
| Bu cenazede birçok üzgün yüz var ama sen bana en üzgünü göründün ama ağlamıyordun. | Open Subtitles | يوجد الكثير من الوجوه الحزينة في هذه الجنازة تبدو أكثرها حزناً و لكنك لم تكن تبكي لذلك أخذت صورة |
| En hüzünlü, en nazik varlığa işkence ediyorsunuz. Nazik mi? | Open Subtitles | تعذيبه وهو الشخص الأكثر حزناً والألطف بين الكل؟ |
| Bu şimdiye kadar duyduğum en acıklı hikâye. | Open Subtitles | أتعلمون, تلك أكثر القصص حزناً سمعتها من قبل |
| Mutlu aile hayatı maskesini çıkartınca acı bulabilirsiniz. | Open Subtitles | .. إن عرّيت غشاء الحياة العائلية السعيدة فقد تجد حزناً |
| Margaret bu defa kurgu yazmıyormuş. Kederli Nesil romanın nasıl yazıldığının gerçek hikayesini yazıyormuş. | Open Subtitles | لقد كانت تكتب مجدداً , كتاب واقعى , الحقيقة عن كتابة "الجيل الأكثر حزناً". |
| Daha acınası olan şey ise, benim bunları isteyecek kadar... | Open Subtitles | ما الأكثر حزناً هو اعتقادك أنني اريد البعض منه |
| Başlarda kocam üzüntüden kendimi kaybettiğimi düşündü, sonra aklımı tamamen kaçırdığıma karar verdi. | Open Subtitles | في البداية ظن زوجي بأنني فقدت عقلي حزناً ومن ثم ظن بأنني فقدت عقلي فقط |
| Belki de Sage, Finn'e o kadar çok âşıktır ki üzüntüsünden ölmüştür. | Open Subtitles | ربّما لعشق (سيج) الشديد لـ (فين) ماتت حزناً عليه. |
| Üzüntüsü, beyninin ona oyun oynamasına neden oluyor. | Open Subtitles | أنه مجرد حزناً, و هو يرسم الصور في مخيلته |
| Belki de sınıf arkadaşları öldü diye üzülmüşlerdir. | Open Subtitles | لربما يكون حزناً على زميلتهنّ المنتحرة |