| İyi bir vaat tıpkı bir sapana tutturulmuş bir çakıl taşı gibi sizi hikayenin başından sonuna kadar sürükler. | TED | وعد مصرح عنه جيدا هو مثل حصاة يجري سحبها من مقلاع ويدفع بك تقدما في القصة إلى النهاية. |
| çakıl taşı mı ne var. Bütün gün beni deli etti. | Open Subtitles | انها حصاة او ما شابه انها تدفعني للجنون طوال النهار |
| susamış bir fil yanıma gelene dek, ya da bir dost... ya da bir bisiklet zili, bir iki çakıl taşı... ..ya da âmâ bir adamın âsâsı yetiyor. | Open Subtitles | حتى يمر فيل عطش بجواري أو يقفز صديقي للداخل ،أو جرس دراجة .. أو حصاة أو اثنتين أو حتى ما ستفعله عصاة رجل أعمى |
| Eğer suya bir taş atarsan etkisi, küçük dalgalar halinde merkezden dışa doğru yayılır. | Open Subtitles | عندما ترمي حصاة في البحر التأثيرات تتموج بشكل خارجي ابتداءً من النقطة الأساسية التأثيرات تصبح أقوى |
| İçimde küçük, rahatsız edeci bir taş var ve bir boru sokup onu dışarıya çekecekler. | Open Subtitles | لديّ حصاة صغيرة بداخلي، و سوف يدخلون و يمتّصونها. |
| Bazı araştırmalar C vitamininin böbrek taşına sebep olduğunu iddia ediyor. | Open Subtitles | هناك دراسات التي يقول مضمونها بأن الفيتامين " سي " سَيُشكّل حصاة في الكلية |
| O böbrek taşından sonra artık, sadece taze şeyler yemek istiyorum. | Open Subtitles | بعد حصاة الكليّة، لا أريد سوى الطعام الطازج. |
| Sanki ayakkabında Çakıl fabrikası var. | Open Subtitles | لديك حصاة داخل حذائك. |
| Tekerleğe çakıl taşı sıkışmış gibi bir ses duyduk. | Open Subtitles | سمعنا ضجة صغيرة، كما لو أن حصاة إلتصقت بالإطار. |
| Ufak bir göle bir çakıl taşı atarsınız, ve dalgalar dışarıya doğru yayılıp her şeye dokunup etkilerler. | Open Subtitles | "إن رميتم حصاة في بركة ماء، فستتفرّع التموّجات للخارج" "ماسّةً ومؤثّرةً في كلّ شيء" |
| Savaş çığırtkanı, sömürgeci anlayışlarıyla ve "bize bir çakıl taşı atarsan hastanelerini yerle bir ederiz" dış politikasıyla... | Open Subtitles | كل تلك إثارة الحرب والاستعمار وتعيث فساداً أوه، أوه إذا رميت علينا حصاة سنقوم بهدم مُستشفياتكم " سياسة خارجية" |
| Eğer boğazın çok kurursa, ağzına bir çakıl taşı alıp em. | Open Subtitles | إن جف حلقك، ضعي حصاة داخل فمك وامتصيها. |
| Evet. Kurbağa Gölü'ne çakıl taşı attığında aslında şöyle oluyor. | Open Subtitles | أجل ، هذا ما يحدث حقاً حين تلقى حصاة في "فروج ليك" |
| Olsaydı bile çok pahalı bir çakıl taşı olurdu. | Open Subtitles | هذه من شأنها أن تكون حصاة مكلفة جداً |
| Galiba ayakkabıma taş kaçtı. | Open Subtitles | أظن أن حصاة دخلت في حذائي أو شيء من هذا القبيل |
| Aralarında hepsinin de hayal gücünü suya taş atarmışçasına dalgalandıran bir kavram vardı. | Open Subtitles | كانت هناك فكرة تحوم بينهم تتموج عبر مخيلاتهم الجماعية مثل حصاة رميت في ماء راكد |
| ..gözüme giren bir taş parçacığıyla. | Open Subtitles | عن طريق حصاة دخلت في عيني فحسب |
| Sabah yediden beri duran böbreğinde taş olan hasta. | Open Subtitles | حصاة في الكلى منذ الساعة 7 هذا الصباح |
| Oysa büyük miktarlarda C vitamini içeriği, 100 mg almanız halinde böbrek taşına sebep olucağı anlamına geliyordu. | Open Subtitles | و هذا مع كمّيات ضخمة من فيتامين "سي" المواد التي كان من المعيّن عليها أن تسبب حصاة في الكلية إذا ما أخذت 100 ملغ. |
| Daniel Robinson'ın bahçesinde de bu Çakıl taşından vardı. | Open Subtitles | دانيال روبنسون لديه حصاة طين مثل هذه على طول ممشى منزله |
| Sanki ayakkabında Çakıl fabrikası var. | Open Subtitles | لديك حصاة داخل حذائك. |