| kötü şans, Celestine. O gün o ayakkabıları giymemiştim. | Open Subtitles | حظ سيء يا كيلستين أنا لم أرتدي هذا الحذاء في ذاك اليوم |
| Beni gelinliğimin içinde görmemelisin. kötü şans getirir. | Open Subtitles | لا يفترض بك ان تراني بالفستان هذا حظ سيء, حظ سيء جداً |
| Bazı insanlara göre, 13 kötü şans anlamına gelir, fakat benim için değil. | Open Subtitles | لبعض الاشخاص 13 يعني حظ سيء لكن بالنسبه لي ليس كذلك |
| Geldiğimizi öğrenmesi Şanssızlık mıydı yoksa biri ona bilgi mi verdi? | Open Subtitles | حسناً، لقد كان حظ سيء لنا أو شخص ما أخبرهم أننا كنا أتون. |
| İyi şans ve kötü şans. | Open Subtitles | حظ جيّد و حظ سيء. انا سعيد بإحضارك سيرة الحظ |
| Hayır, bunu yapamazsın. Bu kötü şans. | Open Subtitles | . لا ، لا يمكنك أن تفعلي هذا . لا ، إنه حظ سيء |
| kötü şans. Hangi kapıdan girdiysen oradan çık, tamam mı? | Open Subtitles | إنه حظ سيء ، يجب أن تعودي من نفس الباب الذي جئتي منه ، حسناً ؟ |
| düğünden önce... damadın gelini görmesi kötü şans getirir. | Open Subtitles | إنه حظ سيء أن يرى العريس العروس قبل الزفاف |
| Teknenin adını kaptan değiştirirse kötü şans. | Open Subtitles | لا, انه حظ سيء لو القبطان يُغير اسم القارب. |
| Olmaz kötü şans getirir. Şansa inanmam. | Open Subtitles | ـ لا أريد ذلك، إنه حظ سيء ـ لا أؤمن في الحظ |
| Düğünden önce gelini görmenin kötü şans getirdiğini biliyorum ama bir şey fark ettim. | Open Subtitles | أعلم أنه حظ سيء أن أرى العروس قبل الزفاف ولكني أدركت شيئاً ما |
| Daha 16 yaşında olmasına rağmen bünyesi 3 kez kanseri gördü. Bu ya kötü şans yada genetik bir durum. | Open Subtitles | ثلاثة سرطانات، وعمرها 16 سنة. هذا حظ سيء أو شيء جيني. |
| Zengin adamları buluyoruz ama kör ve sakatlara dokunmuyoruz kötü şans getirir. | Open Subtitles | القاعدة الأولى أولاً الرجال الأغنياء وأصحاب المغذي والكرسي المدولب حظ سيء |
| Hayır, hayır. Hemen sol eline takma. kötü şans getirir. | Open Subtitles | كلا، لا، لا، لا ترتديه بيدك اليسرى الآن هذا حظ سيء |
| Anlıyorum ki kötü şans yüzünden hayatımın on yılının hapiste geçmesini istiyormuşsun! | Open Subtitles | اشهر؟ فهمت تريدينني ان اقضي عشر سنين من حياتي في السجن بسبب حظ سيء |
| Olamaz, tabii ki kötü şans. | Open Subtitles | حظ سيء أن تمر سفينة خلال البلدة. |
| Lastiğin patlaması ise sadece Şanssızlık, veya şans da diyebiliriz. | Open Subtitles | بينما الإطار المثقوب كان مجرد حظ سيء أو جيد |
| Kör talih, ya da... ettiğini buldu... fark etmez. | Open Subtitles | حظ سيء او عاقبة اخلاقية... لا يهم |
| Şansına küs, delikanlı! | Open Subtitles | حظ سيء ايها الولد الكبير. |
| Ayrıca arkadaşlarım bunun bir kaza olduğunu biliyor. talihsizlik. | Open Subtitles | باستثناء, الرجال الذين علموا انها كانت حادثة ,حظ سيء |
| Evet, ben varmadan liderlerinin ölmesi sahiden talihsiz bir hadise. | Open Subtitles | نعم فهذا حظ سيء للغاية فمن يقودوهم سقطا قبل وصولي |
| Geçen seferki adam talihsizlikti. Hangi salak karısı 2 metre ötedeyken çıkma teklif eder! | Open Subtitles | هذا ليس صعبا علي الاطلاق انهم اعتادو علي هذا و الرجل الاخير كان مجرد حظ سيء |