"حقيقة أن الناس" - Translation from Arabic to Turkish

    • insanların
        
    Bu, Afrika'daki insanların artık yöneticilerinin yolsuzluklarına tahammül etmek istemediklerini gösteren bir hikayedir. TED هذه هي قصة عن حقيقة أن الناس في أفريقيا لم تعد على استعداد لتحمل الفساد من قادتهم.
    İnsanların bizi çocuklardansa mülk gibi algılamasından gerçekten nefret ediyorum. TED أكره حقًا حقيقة أن الناس تنظر إلينا كملكية عوضا عن النظر إلينا كأطفال.
    Aynı şekilde organik tarım hareketi ve çifçi pazarlarındaki patlamanın, insanların, yiyeceklerini, endüstriyel bir zaman çizelgesine bağlı olarak yemek, pişirmek ve yetiştirmekten kaçınma konusundaki çaresizliklerinin diğer göstergeleri olduğunu düşünüyorum. TED وأعتقد أيضا إن الازدهارالذي شاهدته حركة الزراعة العضوية و سوق المزارعين الناهضين يوضح حقيقة أن الناس في حاجة يائسة إلى الابتعاد عن الأكل والطبخ وزراعة طعامهم على حسب جدول زمني صناعي.
    İnsanların bize ihtiyaçları olduğu ve bizim de bundan mutlu olabildiğimiz gerçeği gibi. Open Subtitles .. مثل حقيقة أن الناس في حاجة إلينا لذا يمكننا أن نكون سعداء بهذا
    Güzel, ama Afrika'daki insanların bu kıymetli küçük taşlar yüzünden bok içinde yaşadığını saymazsak. Open Subtitles ظريف، ما عدا حقيقة أن الناس في أفريقيا يُقاسونَ الأمرين بسبب تلكَ الأحجار النادرة
    Bu, insanların artık kaynaklarının kendileri için kullanılmasını istediklerine, seçkin kişilerin bu kaynakları faydalanabilecekleri yerlere kaçırmasını istemediklerini gösteren bir hikaye. TED هذه هي قصة عن حقيقة أن الناس يريدون أن تدار مواردهم بشكل صحيح لصالحهم ، ومراعاة عدم تهريبها إلى الخارج حيث تستفيد منها قلة من النخبة.
    Sık sık buraya gelip insanların iskeleler arası çalışan bu küçük vapura binmelerini izlerim. Neden bilmiyorum ama insanların orayı sanki her zaman oradaymış gibi kullanmaları beni çok etkiler. TED كنت غالبا ما أذهب وأشاهد الناس الركوب على تلك العبارة الذي يمتد الآن بين الأحياء، وأنا لا أستطيع أن أقول لكم لماذا، ولكن أنا انتقلت تماما من حقيقة أن الناس يستخدمون ذلك كما لو أنه كان دائما هناك.
    Şimdi, morlukların asıl sorun olduğunu düşündüğümüzü ve morlukları tedavi etmek üzere muazzam bir tıbbi düzen ve protokol geliştirdiğimizi hayal edin: gizleyici kremler, ağrı kesiciler, ve saire; fakat tüm bu sırada insanların halen bacaklarını sehpalara vurduğu gerçeğinin göz ardı edildiğini hatırlayın. TED الآن، تخيلوا معي لو أنّا كنا نعتقد أن الكدمات هي المشكلة، ونتيجة لذلك قمنا بتوظيف جهود طبية ضخمة لمعالجة الكدمات: الكريمات الواقية ، مسكنات الألم ، وغيرها. متجاهلين حقيقة أن الناس ما زالوا يصطدمون بالطاولات من غير قصد.
    Kendisi ile etkileşimde olan kadınlardan 10'nunu insanların hiç kimsenin satın almayacağını söylemelerine rağmen, parçası beş dolara, birlikte bu tülleri satıp satamayacağını görmek için getirdi. ve bu şeyleri nasıl satabilceğiniz hakkında çok şey öğrendik. TED لقد جلبت 10 من النساء الذين تتعامل معهن سوياً لرؤية إذا كانت تستطيع بيع هذه الناموسيات، خمسة دولارات مقابل القطعة، رغماً عن حقيقة أن الناس يقولون أنه لا أحد سيشتري واحدة، وقد تعلمنا الكثير حول كيف تبيع الأشياء.
    İnsanların gittikçe aptallaşması gerçeği yani bütün bu teknolojiye sahibiz ve bilgisayarlar iki tuşta seviş aletlerine dönüştü. Open Subtitles فقط حقيقة أن الناس تزداد غباءاً أعني أن لدينا هذه التقنيات المذهلة... .
    Problem şu ki, tüm bu izleme ve sansürleme propagandası şu durumu telafi etmekte tamamen başarısız: Toplumdaki ekonomik, sosyal, siyasi sorunlara -ki bu sorunlar insanların radikalizme yönelmesindeki başlıca etkenler- makul fikirler ve alternatif çözümler sunabilecek en güvenilir sesler kendi devletleri tarafından susturuluyor. TED المشكلة هي بأن كل هذه الأجندة يتم رصدها ومراقبتها فشلت تماما في تعويض حقيقة أن الناس الذين يمتلكون أصوات ذات مصداقية الذين يُمثلون مصداقية الأفكار والحلول البديلة للمشكلات الاقتصادية, الاجتماعية, السياسية الحقيقية في مجتمعاتهم هم المسبب بتحول هؤلاء الناس لمتشددين في المقام الأول تم إسكاتهم من قبل حكوماتهم

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more