| Başarmak için, anlamlı bir hayat için gerçekten gereken şeyler daha derindeler, aslında kelimelerle ifade edemediğimiz şeyler. | TED | ما نبذله لكي نعمل بجد, لنصل الى حياة ذات معنى هي اشياء عميقة, اشياء ليس لدينا كلمات لوصفها. |
| Anlamlı bir hayat yaşamak için, ölüp, geri gelmememiz gerekiyor. | Open Subtitles | يجبأنتنتهى. لأجل عيش حياة ذات معنى يجب أن نموت ولا نعود |
| Klişe olan daha düzgün bir hayat yaşamaktır. | Open Subtitles | الأمر المبتذل هو الشروع في حياة ذات معنى أكثر |
| Bu nedenle anlamlı bir hayat aramakta özgürüm. | Open Subtitles | على هذا النحو لدي الحرية في السعي وراء حياة ذات معنى |
| Kederle yaşamam için değil anlamlı bir hayat sürmem için! | Open Subtitles | كي لا أعيش متألّما ! بل لأحيى حياة ذات معنى |
| Sonsuz mutlulukla dolu bir hayat için | Open Subtitles | إذاً, لكينقضي... . حياة ذات سعادة لا متناهية |
| Ona şunu söylemiştim. ''Bana yapmaya çalıştığın şeye lanet olsun, asla başaramayacaksın.'' Bu örücüler bireysel bir hayat yaşamıyorlardı, Onların ilişkili bir hayatları vardı ve hayat değerleri farklıydı. | TED | إجابتي له هي، "أياً كان هدفك ضدي، ستفشل تماماً، أنت لن تفعل ذلك." هؤلاء النساجون لا يعيشون حياة فردية، إنهم يعيشون حياة ذات علاقات، حياة بها مجموعات مختلفة من القيم. |
| Bu sessiz ve saygın bir hayat. | Open Subtitles | إنها حياة ذات كرامة. |
| Ama anlamlı bir hayat... | Open Subtitles | لكن , حياة ذات معنى |
| Yol gösterenler sana yeni bir hayat vermişti. | Open Subtitles | الرُعاة اعطوكى حياة ذات معنى |
| Anlamlı bir hayat, Nathan. | Open Subtitles | (حياة ذات معنى يا (ناثان |