| O zamandan beri, bu papaz evinde sessiz ve mutlu bir hayat yaşadık. | Open Subtitles | منذ ذلك الحين و عشنا في هدوء و حياة سعيدة في بيت القس |
| Evet, ne demişler, mutlu bir eş mutlu bir hayat. | Open Subtitles | حسنا , أنت تعرف ما يقولوه زوجة سعيدة حياة سعيدة |
| Bazılarımız mutlu bir hayat sürmek için gelmedik." | Open Subtitles | البعض منا ليس مُقدراً لهم أن يعيشوا حياة سعيدة |
| Mutlu eş, mutlu hayat. | Open Subtitles | اجل, زوجه سعيدة,اذاً حياة سعيدة |
| Diğerleri seni ne kadar az kabul ederse, o kadar çok mutlu bir yaşam sürme şansın olur. | Open Subtitles | وإن لم تتناسبي الآن لن تكون هناك فرص أفضل في حياة سعيدة |
| Tekrar evlendiğinden ve mutlu yaşadığından eminim. | Open Subtitles | منالمؤكدأنهاتزوجت... وتعيش حياة سعيدة |
| Çocuğun mutlu bir hayata gözlerini açabilirdi. Annesi de yaşayıp kızını görebilirdi. | Open Subtitles | أن تولد ابنتك في حياة سعيدة وأن تحيا أمها لتتعرّف على ابنتها؟ |
| Birlikte bir hayat kurabiliriz. mutlu bir hayat. | Open Subtitles | . يمكننا ان نجعل حياتنا معاً . حياة سعيدة |
| Bunu birinci sınıfta, zengin bir adam onu alır da mutlu... bir hayat verir umuduyla bırakmışlardır. | Open Subtitles | إنهم تركوه فى الدرجة الاولى على أمل أن يتبناه واحد من الاثرياء ويعطيه حياة سعيدة |
| Günü geldiğinde herkes mutlu bir hayat ile anlamlı bir hayat arasında tercih yapmak zorunda kalacaktır. | Open Subtitles | , أترى أظن أنه يأتي وقت عندما يسأل الرجل نفسه ان كان يريد حياة سعيدة أم ذات معنى |
| Mevsimlerin yavaşça değişmesini izleyerek, mutlu bir hayat sürmüş. | Open Subtitles | وكان يعيش حياة سعيدة يشاهد زحف الحياة الخضراء لفصول السنة المتعاقبة |
| Bence benim önceki bir hayatım daha vardı Sally. Daha mutlu bir hayat. | Open Subtitles | انا اؤمن اني وجدت في حياة سابقة حياة سعيدة يا سالي |
| Bu üzerindeki baskıyı azaltır, artık uzun ve mutlu bir hayat sürebilirsin. | Open Subtitles | وهذا يتطلب قدرا كبيرا من الجهد، حتى تتمكن من العيش حياة سعيدة وكاملة. |
| Annesi ve babasıyla oldukça mutlu bir hayat sürermiş tabii, büyücünün cadaloz bir de kızkardeşi varmış. | Open Subtitles | وكان يعيش حياة سعيدة جداً مع أمه وأبيه. وأخته الصغيرة حادّة الطباع, لولابيل. |
| Size mutlu bir hayat diliyorum. | Open Subtitles | أريد أن أتمنى لكما يارفاق حياة سعيدة سويا. |
| Evliliği boz ve buradan çok uzaklara git, kendine mutlu bir hayat bağışla. | Open Subtitles | امنحيه إبطال ازواج، وبعدها اذهبي بعيدا عن هنا، وامنحي نفسك حياة سعيدة. |
| Bu iyiydi mutlu eş mutlu hayat. Sevdim. - Haklısın. | Open Subtitles | هذة ظريفة "زوجة سعيدة, اذاً حياة سعيدة" |
| Mutlu eş, mutlu hayat demek. | Open Subtitles | زوجة سعيدة تعني حياة سعيدة |
| O zamanlar, Roma'da mutlu bir yaşam süremezdin. | Open Subtitles | في مثل تلك الأوقات، لا تستطيع أن تحيا حياة سعيدة في روما |
| Mason ve kızlarım, burada mutlu bir yaşam sürebilir. | Open Subtitles | ومايسون وبناتي يمكن أن يكون لديهم حياة سعيدة هنا |
| Tekrar evlendiğinden ve mutlu yaşadığından eminim. | Open Subtitles | منالمؤكدأنهاتزوجت... وتعيش حياة سعيدة |
| Üç hafta sonra çıkacak ve mutlu bir hayata başlayabilirsiniz. | Open Subtitles | وخلال 3 اسابيع سيخرج , ويمكنك التطلع الى حياة سعيدة معا |