"حياته كلها" - Translation from Arabic to Turkish

• bütün hayatı
• Tüm hayatı
• bütün hayatını
• hayatı boyunca
• tüm hayatını
• ömrü boyunca
• Bütün hayatının

- Düzen, rahatlık verir. bütün hayatı belli bir düzen üzerine kurulu.
النظام يؤمن الراحة,حياته كلها معتمدة على الروتين بدونه لا يستطيع العمل

Böylece, bütün hayatı boyunca, hiç şehir dışına çıkmamış olan babam, geyik avına gitmemize karar verdi.
وانا ايضا كنت افضل ان اموت على ان لا اكون احد هؤلاء فقد قام ابي , الذي لم يفكر مطلقا بمغادرة المدينه في حياته كلها قرر ان يصطحبني لاصطياد الغزلان

Tüm hayatı bu mağazada geçti. Sizin öz oğlunuz gibiydi.
لقد عاش حياته كلها فى هذا المحل لقد كان بمثابة ابن لك

Size çok aptalca, çok ilkelce gelebilir, ama söylüyorum o adam bütün hayatını size adadı ve siz ona arkanızı döndünüz, çocuklar.
الأمر يبدو كأنه في غاية السخف و موضة قديمة لكني أقول لك لقد وضع حياته كلها فيكما و أنتما قد أدرتما ظهريكما له

Ponce de Leon hayatı boyunca gençlik kaynağını bulmaya çalıştı.
بونس دي ليون بحث طوال حياته كلها عن نافورة الحياة

tüm hayatını "mutant problemi"ni çözmeye çalışarak geçirdi.
لقد قضي حياته كلها في محاولة لحل مشكلة المتحولين

Evet, ömrü boyunca öldürmek için çalıştığı bir türün canları.
أجل، حياة النوع الذي قضى حياته كلها في محاولة قتله

Sanki bütün hayatı, bir anda büyük bir sırra dönüşmüş gibi davranıyor.
و كأنه حياته كلها أصبحة سراً كبيراً

Sanırım bu bütün hayatı boyunca en mutlu andı.
...اعتقد ان هذا كان اسعد لحظة فى حياته كلها

Bunu başaracak. bütün hayatı bu iş.
سوف ينهي الأمر , حياته كلها هكذا ثق بي

Bir gecede bütün hayatı değişti.
وهكذا، في ليلة وضحاها تغيرت حياته كلها

Hayatımın tümünü babam gibi yaşamak istemiyorum onun Tüm hayatı işi etrafında döner.
ولكننى أعرف أننى لم أكن أريد أن ينتهى بى الأمر كأبى والذى تدور حياته كلها عن العمل

Tüm hayatı görüştüğü şu kız üzerine odaklanmıştı.
حياته كلها تمركزت حول هذه الفتاة التي كان يواعدها. هل كانت كيلي موريس

Evet, onun Tüm hayatı bitmiş gibiydi ama...
اجل , بالنسبة له كانت حياته كلها قد تدمرت

Onun bütün hayatını, ailesini tehlikeye atan sen olursun.
للعمل كعميل مزدوج اذا لم يكن قد طلب ذلك حياته كلها وعائلته

bütün hayatını o sarı gözlü piç kurusunun peşinde geçirdi.
أقصد ، أنه قضى حياته كلها يطارد هذا اللعين ذا العيون الصفراء

O sirkte bütün hayatını geçirdiyse bir iki tane konuşacak arkadaşı olmalı.
لو أنّه قضى حياته كلها في السيرك، لابدّ أنّ لديه صديق أو صديقين، دعونا نتحدّث معهم.

hayatı boyunca kimse ona şans vermemiş.
طوال حياته كلها لم يسبق لأحد أن منحه فرصه

O zaman hayatı boyunca zevkle b.kun içinde oturur.
ثم انه سوف يجلس بسعادة في القرف حياته كلها. هذه هي سياسته.

Adam hayatı boyunca babasına olan nefretiyle kamçılanmış.
كان الرجل مدفوعة حياته كلها من كراهية والده.

- Karısını öldürmene rağmen tüm hayatını sana adamış.
أنا؟ لقد وهب حياته كلها لكِ بعد أن قتلتِ زوجته

Dewey Cox çalmadan önce tüm hayatını gözden geçirme ihtiyacı duyar.
ديوي كوكس يحتاج ليفكر عن حياته كلها قبل ان يغني

Demek istediğim, bu çocuk ömrü boyunca evlatlık sisteminde dolandı durdu.
أعني أن هذا الطفل دائم الحركه نظام الحضانة هو حياته كلها

Bütün hayatının bir kitaptan ibaret olmasını istiyor.
تجاهليه، إنه يتمنى لو كانت حياته كلها قصة