| Yeterince cebe yeterince ekmek koydu. Kefalet verdiler. | Open Subtitles | وضع خبزا كافيا في الجيوب بما يكفي فحصل على الكفالة |
| Derken bir cuma akşamı ve birileri zili çalıp ekmek ve hurma getiriyor. | Open Subtitles | وفجأة يدقون الجرس ويحضرون لي خبزا بالتمر |
| Adam Smith'in bahsettiği fırıncı, ekmek tüketenlere olan yardımseverliğinden değil ileride daha çok ekmek satmak için ekmek üretir. | TED | تحدث سميث عن الخباز الذي لا ينتج خبزا جيدا من خيره وذلك بالنسبة لأولئك الناس الذين يستهلكون الخبز، ولكنه يريد أن يبيع المزيد من الخبز في المستقبل. |
| Teşekkür ederim. Taze ekmek getirdim. | Open Subtitles | شكرا لكِ لقد أحضرت خبزا طازجاً |
| Pekala, Fransız tostu ister misin? | Open Subtitles | حسنا, أتريد خبزا فرنسيا محمصا؟ |
| Tost? | Open Subtitles | أتريد خبزا محمراً؟ |
| Adamın biri ekmek çalıyor ve dilencilere veriyor. | Open Subtitles | أي رجل سرق خبزا و أعطاه إلى باقة الأكبر |
| Birinde ağzına kadar ekmek dolu, diğerinde de altın. | Open Subtitles | واحد مملؤ خبزا والأخر مملؤ ذهبا |
| Ahjumma, ekmek alırsan eve giderim. | Open Subtitles | اجوما ان اشتريتي لي خبزا سأذهب |
| ekmek istiyorsan, fırıncıyı düzeceksin. | Open Subtitles | تريدين خبزا ضاجعي خباز |
| Bayat ekmek gibi. | Open Subtitles | إنه يبقى خبزا حقا |
| Biraz daha ekmek ister misin? | Open Subtitles | هل تريدين خبزا آخر؟ |
| Ördeklere ekmek getir! | Open Subtitles | أحضر خبزا للبطّ |
| Burada sizi güçlendirecek ekmek var. | Open Subtitles | كما لدينا خبزا ليرد لك قوتك |
| Eroin bu, peynir ekmek değil. | Open Subtitles | هذا هيروين، و ليس خبزا. |
| Karılarım size ekmek verdi. | Open Subtitles | لقد أعطتكم زوجاتي خبزا. |
| - Bana ekmek al! | Open Subtitles | اشتري لي خبزا خبزا |
| "ekmek ve çay olacak, sen olmasan da | Open Subtitles | سيكون هناك خبزا و شاي ... . بدونك " |
| Taze ekmek. | Open Subtitles | خبزا ً طازجا ً |
| Bak, Leonard. Penny Fransız tostu yapmış. | Open Subtitles | انظر لينورد, بيني أعدت خبزا محمصا |
| Büyükbabam Fransız tostu yapıyor. | Open Subtitles | جدي يصنع خبزا فرنسياً |
| Tost? | Open Subtitles | أتريد خبزا محمراً؟ |