| Belki daha iyi bir arkadaş olsaydın şu an onu kaybetmek için bu kadar endişelenmezdin. | Open Subtitles | ربما لو كنتِ الصديقة الأفضل لما كنتِ قلقةً بشأن خسارتها الآن |
| Eğer kaybetmek durumunda kalsaydı kendine karşı kaybetmeyi yeğlerdi. | Open Subtitles | لو توجب عليها الخسارة لكانت خسارتها لنفسها |
| Dost canlısı ve çok güzeldi, ve onun kaybı ruhumuzda doldurulamayacak bir boşluk olacak. | Open Subtitles | أنها عطوفة وجميلة ولا يُمكن تحمل خسارتها |
| Ama onun kaybı bizim kazancımız oldu. Avukatının sebep olduğu sorunun sonucu olarak, geçtiğimiz haftalarda Manwaring bizde kaldı. | Open Subtitles | لكن خسارتها كان مكسباً لنا بسبب المشكلات التي افتعلها محاموها |
| Çünkü işin ucunda gerçek aşk vardı ve bu savaşı kaybetmeyi göze alamazdım. | Open Subtitles | كان مصير حبّكِ الصادق على المحكّ، و تلك معركةٌ لم أستطع تحمّل خسارتها. |
| Eğer bu şey, bir çocuğu ele geçirebiliyorsa onu kaybedemem. | Open Subtitles | إذا كان هذا الشيء بإمكانه الاسحواذ على طفل.. لا أستطيع خسارتها |
| Kraliçe oğullarını kaybetmenin acısına dayanamamış... | Open Subtitles | لم تكن الملكة قادرة على تحمل خسارتها لجميع أبنائها الثلاثة. |
| Ama gücü anlıyorsun, ve onu kaybetmek üzeresin. | Open Subtitles | لكنّك تفهمين القوّة وأنتِ على وشك خسارتها |
| Adım bir, kıymetli bir kontratı kaybetmek üzere olan bir şirkete yatırım yap. | Open Subtitles | الخطوة الاولى، الشراء بسعر منخفض الاستثمار في شركة والتي يتوقع خسارتها لعقد نفط مهم |
| Dinlendiğine emin olurum. Onu da kaybetmek istemiyorum. | Open Subtitles | سأحرص على ذلك لا أريد خسارتها كذلك |
| Onun kaybı. | Open Subtitles | حَسناً، تَعْرفُ ماذا أَقُولُ؟ خسارتها. |
| Ulusumuz kaybı için büyük üzüntü içindedir... | Open Subtitles | إن أمتنا تنعى بالأسف خسارتها الكبيرة |
| Ulusumuz kaybı için büyük üzüntü içindedir... | Open Subtitles | إن أمتنا تنعى بالأسف خسارتها الكبيرة |
| Bu davayı kazanmayı hak ettiğinizden emin olmamakla birlikte onların kaybetmeyi hak ettiğinden de emin değilim. | Open Subtitles | ،ولستُ متأكد من أنّك تستحق الفوز بهذه المرافعة كذلك لستُ من متأكداً من أنهم يستحقون خسارتها |
| Evet, bir kız kısmını doğru dedin. Ve onu da kaybedemem. | Open Subtitles | أجل، إبنة واحدة ولن أتحمل خسارتها. |
| Duydum, Randy. Onu tekrar kaybedemem. | Open Subtitles | (سمعته يا (راندي - لا أستطيع خسارتها مرة أخرى - |
| Ve onu kaybetmenin nasıl olduğunu bilemezsin. | Open Subtitles | وليس لديك أدني فكرة كيف تبدو خسارتها |
| Her hafta yarım gün kaybetme lüksümüz olmayan işten izin almaktan söz ediyoruz. | TED | إذاً الآن أنتم تتكلمون عن أخذ إجازة لباقي يوم العمل من وظيفتك التي لا تتحمل خسارتها. |
| Bu yüzden Karina oğullarını atmakta çekindi ve işini kaybetmiş oldu. | Open Subtitles | وهذا سبب تردد (كارينا) في طرد ابنهم, وهذا سبب خسارتها لعملها |
| Bu bir savaş... kaybetmeye tahammül edemeyeceğimiz bir savaş. | Open Subtitles | هذههيالحرب.. الحرب التي لا يمكننا أن نتحمّل خسارتها |
| Sana ihtiyacının kalmayacağından. Belki de onu kaybetmekten korkuyorsun. | Open Subtitles | من ألا تحتاج إليك بعد الآن ربما أنت خائف من خسارتها |
| Bebeğin doğduğunda, bir annenin başına gelebilecek en korkunç şeyin çocuğunu kaybetmesi olduğunu anlayacaksın. | Open Subtitles | ما ان تنجبي هذا الطفل حتى تفهمي ان اصعب ما يمكن ان يصيب الام هو خسارتها لطفلها |
| Michael, kaybedilmesi imkansız görünen davayı... kaybettikten sonra, söz verdiği gibi istifa etti. | Open Subtitles | مايكل، كما هو مَوعُود أَستقال من شغله بعد النهاية من خسارة قضية لا يمكن خسارتها |
| Onu kaybedeceğime hapse gönderirim dedi. | Open Subtitles | قال إنّه يفضّل أن يراها سجينةً على خسارتها |