| Yalan testi sonuçlar, mahkemede delil olamaz. | Open Subtitles | أ إختبار جهاز كشف كذبِ دليلُ مرفوضُ في محاكمِنا. |
| Bu davada delil eksikliği de delil sayılır. | Open Subtitles | في هذه الحالةِ، القلة دليلِ دليلُ. |
| Güzel.Çok Önemli bir delil. | Open Subtitles | جيد. هو دليلُ حاسمُ. |
| Bak, Polisler ellerinde çok önemli deliller olmadığı sürece kimseyi tutuklayamazlar, değil mi? | Open Subtitles | النظرة، الشرطة لا يَستطيعونَ الإعتِقال أي واحد ل جريمة مثل هذه مالم عِنْدَهُمْ دليلُ جدّيُ، حقّ؟ |
| Elimizde kızınızın bombacılar ile doğrudan bir ilişkisi olduğunu gösteren deliller var. | Open Subtitles | عِنْدَنا دليلُ يجعلنا نَعتقدُ بوجود صلة لابنتكِ إلى مفجّري القنابل |
| Elimizde, metro saldırısında Ben'in parmağı olduğu yönünde deliller var. | Open Subtitles | عِنْدَنا دليلُ أنّه كان ضمنَ الهجومِ على الليف |
| Elimizde delil var. | Open Subtitles | عِنْدَنا دليلُ. |
| Bu bir delil. | Open Subtitles | هو دليلُ. |
| - delil için. | Open Subtitles | - أنه دليلُ. |