| Bu ışık beneğinin daha karmaşık bir türü, yassı solucan olan planaryada bulunur. | TED | مثال أكثر تعقيدًا من بقعة الضوء هذه ويمكن العثور عليها في دودة مسطحة، |
| En sonunda, sahne arkasında, onunla konuşurken yerde sürünen bir solucan gibiydim: | Open Subtitles | وعندما تسنح لي فرصة التكلّم معها أخيراً، فإذا بي مثل دودة حقيرة |
| Ne istiyorsunuz, yılan? Yılanbalığı ya da solucan? Ben dinozor istiyorum. | Open Subtitles | ما الذي تريده أفعى أو قلنيس أو دودة أرض أريد ديناصورا |
| Sanırım her şey birkaç hafta önce o solucanı yutup dizanteri olmamla başladı. | Open Subtitles | ولتفكروا كل هذا بدأ قبل أسبوعين بأن أصيب نفسي بالزحار عبر بلع دودة |
| Bu sabah kahvaltıda bir tane yedim ve içinde kurt vardı. | Open Subtitles | أكلتُ واحدة منها على الفطور هذا الصباح و وجدتُ دودة بها |
| Küçükken bütün çocuklar beni döverdi ve bana "kitap kurdu" derlerdi. | Open Subtitles | عندما كنت صغيراً , كل الأطفال كانوا يضربوني ويدعوني دودة الكتب |
| Bu yüzden kurbağanın önüne bir kurtçuk koyduk. Şunu gördünüz mü? | Open Subtitles | ثم ، وضعنا دودة امام العلجوم ، و هل رأيت ذلك؟ |
| Ne yapabileceğimizi görmeniz adına, üzerinde çalıştığımız şey, sistemi geliştiyor, reçineyi geliştiriyor, kullandığımız malzeme üzerinde bir solucan yakalıyoruz ya da artık neyse işte. | TED | إن ما نفعله وما نعمل عليه هو تطوير النظام، وتطوير الراتنجات، المواد التي نستخدمها لاصطياد دودة أو شيء آخر. |
| Reçinenin içinde, reçine boyunca lazeri haraket ettiriyoruz, polimerize şekilde ve canlı bir hayvan yakalıyoruz, burada, özel bir solucan. | TED | بداخل الراتنج، عند تحرك الليزر بداخل الراتنج يتم بلمرتها، وقد أمسكنا بحيوان علي قيد الحياة، ها هي، دودة خاصة. |
| Yemyeşil olmuştu, zayıf, güçsüz, saçları dökülmüş, bir solucan gibiydi. | Open Subtitles | .مُمتقع اللون، خائرٌ وأصلع .بدا وكأنه دودة |
| Kendimi büyük bir kancanın ucundaki küçük bir solucan gibi hissediyorum. | Open Subtitles | اشعر بانى دودة صغيرة على خطاف كبير ملعون |
| "Kendimi büyük bir kancanın ucundaki küçük bir solucan gibi hissediyorum." | Open Subtitles | أشعر بانى دودة صغيرة على خطاف كبير ملعون |
| Büyük, lanet bir oltadaki solucan gibi hissediyorum. | Open Subtitles | اشعر بانى دودة صغيرة على خطاف كبير ملعون |
| "Büyük, lanet bir oltadaki solucan gibi hissediyorum." | Open Subtitles | أشعر بانى دودة صغيرة على خطاف كبير ملعون |
| Bu toprak solucanı gibi hayvanların, aslında çoğu hayvanın, dokularını kemiklerin üzerine sararak korumadıklarını önceden biliyordum. | TED | و أعلم ان حيوانات مثل دودة الارض هذه, وفي الواقع جميع الحيوانات, لا تدعم انسجتها عن طريق لفها حول عظام. |
| Demir yolu solucanı, Phrixothrix hirtus, vücudunu iki renkle aydınlatabilir: kırmızı ve yeşil. | TED | دودة السكة الحديدية ، فركسوثركس هرتس ، تستطيع أن تجعل جسمها يضيى بلونين الأحمر و الأخضر |
| Kesinlikle ya kurt ya da sülük, Semenderler çok şeker, | Open Subtitles | انه بالتأكيد دودة او علقة السمندل لطيفة جدا |
| Çok güzel de bir kurdu sonsuza kadar içinde bırakamazsınız. | Open Subtitles | هذا عظيم، لكن لا يمكنك ترك دودة داخله إلى الأبد. |
| Bir kurtçuk, aynı bedende ikinci bir parazite izin vermiyor. | Open Subtitles | دودة واحدة لن تسمح لأخرى بأن تكون معا في مضيف واحد |
| Tipik bir vakada, domuz eti iyi pişirilmezse tenya larvası canlı olarak sindirim sistemine geçer. | Open Subtitles | في الحالة المعتادة إن لم تطبخ اللحم جيداً تتكون داخلك يرقة دودة شريطية |
| Bu hoş bayanın eski sevgilisini dev bir solucana mı dönüştürdün? | Open Subtitles | هل حولتي الحبيب السابق لهذه السيدة اللطيفة إلي دودة عملاقة ؟ |
| Mesela ipek böceği kendine içinde metamorfoz geçireceği oldukça karmaşık bir mimariye sahip olan bir ev, koza yaratır. | TED | على سبيل المثال، شرنقة دودة القز هذه، تخلق درجة عالية من البنية المتطورة، مايشبه المسخ داخلها. |
| Solucanlı şapka diye bir şey yazdığımı hatırlamıyorum. | Open Subtitles | حسناً، أنا لا أتذكر أبداً كتابة" قبعة دودة" |
| Basit bir solucanın anılarının nasıl işlediğini çözebilirsem insan beyninin karmaşıklığını anlamama yardımcı olur. | Open Subtitles | إذا وصلت الي كيفية عمل ذاكرة دودة بسيطة ذلك يساعدني بلا شكّ في فهم كيفية عمل الدماغ البشري المعقد |
| Üzgünüm Salyangoz. Kalemizi terk edemeyiz. | Open Subtitles | -أنا أسفة ( دودة ) نحن لا يمكن أنت نترك أماكننا |
| Hayır, ben sadece bir solucanım. | Open Subtitles | لا، أنا مجرد دودة. |
| Ayrıca sanırım anüslerinde asalak solucanlar olan bir kaç tane denizkestanesi buldum. | Open Subtitles | وكذلك وجدت القليل من القنافذ التي لديها، كماأعتقد، إنهم هم الذين لديهم دودة طفيلية تعيش في فتحة الشرج. |
| Çünkü sen bir solucansın. | Open Subtitles | لأنك مجرد دودة. |