| İklimin hiçbir rolü yok. | TED | ان المناخ لا يلعب دوراً في تحديد مستوى السعادة |
| Sorduğunuz bir soru ise DNA mutasyonunda kuantum tünellemenin bir rolü olup olmadığı. | TED | لدينا تساؤل وهو عمّا إذا ما كان نفق الكم يلعب دوراً في تغيرات الحمض النووي. |
| Alışma süreci de risk alma ve riskin artışında önemli bir role sahip. | TED | فعملية الاعتياد أيضاً تلعب دوراً جوهرياً في الميْـل إلى المخاطرة والانتشاء بزيادة المخاطرة. |
| Karşılığında Higgs alanı nükleer kuvvet modelimizde önemli bir rol oynuyor. | TED | وبدوره يلعب مجال هيغز دوراً أساسياً في نموذجنا لضعف القوة النووية. |
| Bence bütün bunların parçası olmaktan dolayı ne kadar şanslı olduğunu anlayamadın. | Open Subtitles | لا أعتقد انك تعرفين مدي حظكي ان يكون لكي دوراً في ذلك |
| Hayır! Hayır, her birinizin ortaçağ sarayındaki rolünü belirledim bile. | Open Subtitles | كلا ، اسندت بالفعل دوراً لكل منكم في بلاط العصور الوسطى |
| Greenberg, her zaman önemli bir rolde oynamak isterdin. | Open Subtitles | جرينبرج , لطالما كنت تريد أن تلعب دوراً مُهماً |
| Geçitte rolüm var. Sen nasılsın? | Open Subtitles | أنا أمثل دوراً ابالعرض، لكن كيف حالكِ أنتِ؟ |
| Kehanetler çok tehlikelidir. Ben oynayacak bir rolünüz olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | .النبوءات خطيرة أعتقد أن لديكِ دوراً لتلعبيه |
| Genetiğin de sosyal anksiyetedeki rolü çok büyüktür. | TED | كما تلعب الجينات دوراً كبيراً في القلق الاجتماعي. |
| Yani, sosyal bir rolü var internetin, ama yine de bunun politik bir sorumluluk getirmesi gerekmez. | TED | إذاً فهي تلعب دوراً إجتماعياً، بينما ليس بالضرورة تقود لمشاركتهم السياسية. |
| Fotoğraflarım STK çalışmalarında destek rolü oynayabiliyor özellikle de onların uğraştıkları kritik problemlere ışık tutarak. | TED | يمكن لصوري أن تلعب دوراً داعماً لعمل المنظمات الطوعية بتسليط الضوء على القضايا الإجتماعية الملحّة التي يحاولون حلها. |
| Bu olay ilk insanların kökeni ve dağılımı konusunda önemli bir role de sahip olabilir. | Open Subtitles | وربما لعبت دوراً هاماً في أصول البشر وتشتيتهم في وقت مبكر. |
| Gerekli besinleri bu çorak topraklara geri getirmek gibi çok önemli bir role sahipler. | Open Subtitles | إنهم يلعبون دوراً هاماً بالمساعدة بإعادة المواد الغذائية لهذه التربة الجدباء |
| Çalışmalar gösteriyor ki, hedeflenmiş bölgelerdeki konsantrasyon iyileştirme yöntemlerinde destekleyici bir role sahip. | Open Subtitles | تظهر الدراسات أن التركيز على المناطق المستهدفة قد يلعب دوراً داعماً في العلاج الشافي |
| Fermantasyon, insani gelişimimizde bir kez daha önemli bir rol oynayabilir. | TED | يستطيع التخمر أن يؤدي دوراً هاماً مرةً أخرى في تطورنا البشري. |
| Ama bu okulun işleyişinde çok önemli bir rol oynadığıma inanıyorum. | Open Subtitles | لكنني أؤمن بأنني ألعب دوراً حيوياً في تحريك الأجواء بهذه المدرسة |
| "Oyuncu olmak" işte bu yüzden tasarımcı olmanın önemli bir parçası. | TED | لهذا السبب، المرح يلعب دوراً مهماً في طبيعتنا كمصممين |
| Çünkü bugün yolculuğundaki yeni adımını kutladığımız gün. Herkes bunun bir parçası. | Open Subtitles | لأن هذا يوم الإحتفال بالخطوة المُقبلة برحلتكَ، وبكلّ من كان له دوراً بها. |
| Biliyor musun Michael, sadece rolünü oynamak seni gerçek bir avukat yapmaz. | Open Subtitles | تعلم, لأنك لعبت دوراً هذا لا يجعله حقيقة |
| Ayrıca Rogelio'ya da yazık, tüm gün Esteban'ın altında ikinci rolde oynadı. | Open Subtitles | كان (روخيليو) بدوره حزيناً لأنه كان يلعب دوراً ثانوياً لـ(إستيبان) طوال اليوم |
| O cinayetlerde rolüm olduğuna dair ortaya attığın küçük teorin hekimliğimi, itibarımı zedeledi. | Open Subtitles | إنك تعلمين نظريتك القليلة أنني لعبت دوراً في هذه الوفيات قد خربت مهنتي، سمعتي |
| Ben oynayacak bir rolünüz olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | أؤمن أنّ لديكِ دوراً لتلعبينه. |
| Film projemde küçük ama çok önemli bir rolün vardı. | Open Subtitles | انت تلعب دوراً حاسماً في عرض الفديو الخاص بي هذا صحيح |
| Ve şunu çok iyi biliyorum ki benim bu olayda çok az bir katkım var. | Open Subtitles | و سأعلم بذلك لقد لعبت دوراً بسيطاً.. في كل هذا.. |