| Küçük bir oyuncak almak hep o boşluğu doldurmama yardımcı olmuştur. | Open Subtitles | شراء لعبة صغيرة بين الفينة و الأخرى يساعدني على سد ذلك الفراغ |
| Sırf o boşluğu doldurabileyim diye takımına uyumsuz birini önerdi. | Open Subtitles | لذلك عرض علي فريقه من الألعاب الغير كفوءة فقط ليملء ذلك الفراغ |
| Birisi annesini kaybetmişse o boşluğu doldurmalıyım gibi hissediyorum. | Open Subtitles | عندما يخسر أحدهم والدته أشعر بواجب التدخّل لملء ذلك الفراغ |
| Halalar da bu boşluğu doldurabilir. Öğretmenler de bu boşluğu doldurabilir. | Open Subtitles | العمة بإمكانها ملأ ذلك الفراغ والمعلمات كذلك أيضاً |
| Ve bir gün, bu boşluğu dolduracak doğru kadını bulacaksın. | Open Subtitles | وفي يومِ ما, ستتمكن من إيجاد المرأة المناسبة لتملأ ذلك الفراغ |
| Protezi takanın, o boşlukta ne isterse onu yaratma gücünün olduğunun bir sembolü yerine geçebilir. | TED | تستطيع أن تمثل علامة للمستخدم بأن لدية القوة لخلق أي شئ يود أن يخلق في ذلك الفراغ |
| Yani, bu ufaklık o boşluğu dolduruyor. | Open Subtitles | لذا، ذلك الصغير سيملأ ذلك الفراغ |
| o boşluğu el işiyle dolduruyor. | Open Subtitles | هي ملأت ذلك الفراغ بالاعمال اليدوية |
| o boşluğu seninle dolduracağım. | Open Subtitles | وأنا سأملأ ذلك الفراغ بك ... |
| bu boşluğu daha fazla başarıyla doldurmaya çalışıyorlar, ama dolduramıyorlar. | Open Subtitles | يحاولن ملء ذلك الفراغ بالمزيد من النجاح ولكن يعجزن. |
| bu boşluğu doldurmamdan hoşnut olduğunu sanıyorum. | Open Subtitles | أناواثقةبأنالأمريُعجبك، حقيقة أنّي أملئ ذلك الفراغ |
| Hep kalbindeki bu boşluğu dolduramaması yüzünden oldu. | Open Subtitles | كله كان لمحاولة ملء ذلك الفراغ لديك ما تحتاجه |
| Hala, Chelsea'yi kaybetmenin sersemliği içindesin ve bu boşluğu, regl olmuş bir striptizciyle doldurmaya çalışıyorsun. | Open Subtitles | (أنت لازلت تعاني من خسارة(شيلسي وأنت تحاول أنت تملئ ذلك الفراغ براقصة على العمود حائضة |
| Belki katil, saldırdığı sırada o boşlukta duruyordu. | Open Subtitles | ربما القاتل كان يقف في ذلك الفراغ عندما هاجم. |