| Bunu ne zaman hissetsem, O evi senin şişman, tembel kıçının altından alıp satabilirim. | Open Subtitles | وبالتاي فحينما أرغب أستطيع بيع ذلك المنزل رغماً عنكِ أيتها البدينة |
| Lucky bizden O evi ele geçirmemizi istedi. | Open Subtitles | أيمكنني توجيهه ليساعدني في الحصول على ذلك المنزل |
| Reid, o eve giren insanlar muhtemelen bir daha hiç çıkamamıştır. | Open Subtitles | ريد, بجد يفترض بالناس الذين يدخلون ذلك المنزل الا يخرجوا ابدا |
| Ama bir daha düşününce o eve bir daha dönmek istemediğimi fark ettim. | Open Subtitles | ولكن عندما فكرت في ذلك لم أكن أرغب في العودة إلى ذلك المنزل |
| İskoçya'daki O ev. Doğru. | Open Subtitles | كان تورشوود هو اسم ذلك المنزل في اسكتلندا |
| Kadının o evde en azından iki parça takısı var. | Open Subtitles | لديها على الأقل قطعتين, يفترض قد تركت في ذلك المنزل |
| O evin parası ilçe sağlık sigortasıyla anlaşmalı iş yaparak ödenmedi. | Open Subtitles | لم تُدفع مستحقات ذلك المنزل بتأدية أعمال العقود لمخطط المقاطعة الصحيّ |
| 100 yıl sonra Bu ev burada olmayabilir. | Open Subtitles | ذلك المنزل من المحتمل الا يكون هنا من 100 عام |
| o evden çıkmasaydım delirebilirdim. | Open Subtitles | لاخبرك بالحقيقة, لو لم اخرج من ذلك المنزل لكنت اصبت بالجنون |
| Ama bana O evi neden aldığını biliyorum ve oraya taşınmayacağım. | Open Subtitles | أعرف لماذا أشتريت لي ذلك المنزل ولن أنتقل إليه |
| Herhalde O evi şimdi görsem midem bulanırdı. | Open Subtitles | اعتقد, لو رأيت ذلك المنزل الان سأشعر بالغثيان |
| Sen adımını atmadan O evi yerle bir ederim. | Open Subtitles | سأحرقه بالكامل قبل أن تطأ قدمكِ ذلك المنزل |
| Ama o eve dönmeyeceğimi de biliyorum çünkü o eve dönersem... sadece özür dilemek için olacak. | Open Subtitles | وأعرف بأني لن أدخل ذلك المنزل لأنه اذا دخلت ذلك المنزل يجب أن أعتذر |
| O ölmüstü, hayatim. o eve zorla girmeye çalismanin ona bir faydasi olmayacakti. | Open Subtitles | كانت قد رحلت و دخولك إلى ذلك المنزل لم يكن ليعيدها |
| o eve 30 metreden fazla yaklaşmamalıydı. | Open Subtitles | لم يفترض أن يقترب 100 قدم من ذلك المنزل ؟ |
| O ev, Victoria'nın kendince uçuk bir ona tutunma şekli. | Open Subtitles | ذلك المنزل بمثابة وسيلة ملتوية منها للتمسك به |
| O ev iğrençti. Ama tabii ki bu bir sebep olamaz. | Open Subtitles | ذلك المنزل كان بشعاً لكن بالطبع ، ذلك ليس عذراً |
| o evde herhangi sıra dışı bir olay olmuş mu? | Open Subtitles | أهناك أي شيء غير إعتيادي حدث في ذلك المنزل ؟ |
| o evde olanlarla ilgili bildiğim tek şey kız arkadaşım öldürüldü ve ben ömrümün sonuna kadar burada kalacağım. | Open Subtitles | كل ما أعلمه عن ما جرى في ذلك المنزل أن خليلتي قُتِلت و ها أنا هنا محكوم علي بالمؤبد |
| O evin, o arabanın ve o karınla çocuğunun... senin için hiçbir değeri kalmayacak. | Open Subtitles | ذلك المنزل وتلك السيارة والطفلة والزوجة لن يكون لهم قيمة لك |
| Yani sahip olduğu her şey, Bu ev de dahil karısına ve çocuklarına kalıyor. | Open Subtitles | هذا يعني أنتقال كل ما يملكه إلى زوجته وأولاده, بما في ذلك المنزل |
| O kız ölmek istemiyordu. Yalnızca o evden kurtulmak istiyordu. | Open Subtitles | تلك الفتاة لم ترد أن تموت بل أرادت الخروج من ذلك المنزل |
| Kimse senden Bu evi satmanı beklemiyor. | Open Subtitles | حسناً ، لا أحد يتوقّع منكِ بيع ذلك المنزل |
| Böyle bir kıyafeti Bu evde giyebileceğini ona düşündüren şey de ne acaba? | Open Subtitles | ما الذى على وجه الارض جعلها تظن أنها يمكنها أن ترتدى ثوب كهذا فى ذلك المنزل ؟ |
| - Şu ev olayında sadece mafya yok. | Open Subtitles | ليست المنظمة وحدها المتورطة في ذلك المنزل |
| O evi, o adama satabileceğimi biliyorum. | Open Subtitles | أعلمُ أنّني أستطيعُ بيعَ ذلك المنزل لذلك الشخص |
| O evdeki herhangi biriyle görüşen, herkesi denedik. | Open Subtitles | و أي شخص يدخل إلى ذلك المنزل و لقد استهلكنا القائمة انتظروا قليلاً |
| Baban onu okulun yanındaki yerden bu eve bakarken görmüş. | Open Subtitles | لقد رآه والدك يعاين ذلك المنزل في آشر بجوار المدرسة الابتدائية |